Lizbon’u sevdiğim kadar mutfağını ve özel lezzetlerini de sevdim. Deniz ürünleri, buraya özgü leziz mi leziz Belem Turtası ve konsept mekanları ile benim kalbimi çaldı. Şehirde her zevke hitap eden mekanlar var. Deniz ürünlerinin her türlüsünü deneyebileceğiniz harika restoranlar ve farklı konseptte bir çok cafe bulunuyor. Fiyatları da Avrupa standartlarının oldukça altında, buna rağmen lezzet ve kaliteden ödün vermiyorlar.
Tadına bakmadan dönme lezzetleri: Belem turtası, sardalya, kabuklu deniz ürünleri, Francesinha ve Bolinhos de Bacalhau.
Portekiz’e gittiğinizde buraya özgü lezzetleri listenize mutlaka eklemelisiniz. Lizbon’un denizcilik ile tarihsel bağı ve Atlantik Okyanusu’na olan yakınlığı sebebiyle şehrin mutfağı deniz mahsulleri tarafından ele geçirilmiş, iyiki de öyle olmuş. Bu sayede eşsiz çeşitlilikte ve tazelikte deniz ürünlerini tadabilme şansımız olmuş. Hatta Portekiz’in ikonik balığı olan morina balığından (Portekizce’de ‘bacalhau’, İngilizce’de ‘cod fish’) yapılan yaklaşık 1000 farklı tarifin olduğunu okumuştum. Daha önce morina balığını Norveç’te denemiştik ve çok sevmiştik. Tabi burada da karşımıza çıkınca hayır demedik.
Portekiz’in sardalyası pek meşhurdur, hatta her yıl haziran ayında Lizbon’da sardalya festivali yapılır tüm şehir 1 ay boyunca hem eğlenir hem de bolca sardalya yer. Zaten şehirde dolaşırken bir çok yerde konserve halinde sardalyalar göreceksiniz. Hem yerinde deneyimleyebilir hem de hediyelik olarak üzeri tasarımlı olan hoş tasarımlı konservelerden alabilirsiniz.
Ülkenin iştah açan dev sandviçleri olarak bilinen Francesinha ülke genelinde yapılsa da nasıl ki Türkiye’de mantı her yerde var ama Kayseri mantısı meşhur ise Francesinha’da en iyi Porto’da yapılıyor. Merak edenler için Porto’daki en leziz Francesinha mekana tıklayın.
Lizbon’da Bir Günlük Masalsı Mola: Sintra
Portekiz’in Büyülü Şehri Porto
Pasteis de Belem
1837 yılında kurulan Pasteis de Belem yani Belem Pastanesi sadece küçük bir turta satıyor ve dünyaca ünleniyor. Lizbon’da hatta tüm ülkede hemen hemen her köşe başında bu turta satılıyor ama hikayenin başlangıç noktası tam olarak burası. Diğerlerinden farklı olarak hafta içi 20 bin, hafta sonu ise 40 bin adetten fazla satılıyor. İçeride 400 kişilik oturma yeri var ama günün her saati tıklım tıklım. Burada yiyeceğiniz turtalar diğer yerlerden oldukça farklı bu farklılığı da 200 yıldan fazladır sır gibi saklanan tarifine borçlu. Dünyada bu özel tarifi bilen 6 kişi varmış ve rivayetlere göre bu kişiler aynı anda uçağa binmezler, aynı arabayla yolculuk etmez hatta aynı anda aynı yemeği bile yemezlermiş. Bir de pastanede sır gibi saklanan püf noktaları başka kişiler tarafından öğrenilmesin diye gizli mutfak alanlarında sadece bu tarifi bilen şefler tarafından hazırlanırmış ve bu alanlar daima şefler tarafından özel anahtarla açılırmış.
Belem turtası diğer bir adıyla Nata, çanak şeklinde milföy benzeri hamur içinde muhallebili bir tatlı. Çok basit gibi görünse de lezzeti içinde saklı. Hazırlaması tam iki gün sürüyor, üzerine tarçın ya da pudra şekeri serpiliyor. Öyle lezzetli bir tatlı ki dünyada tadılması gereken 20 lezzet arasında yer alıyor. Ben Portekiz sınırları içerisinde bağımlısı oldum. Ne yazık ki tarifi bilmediğim için böyle güzel yapamıyorum. Tanrı kimseyi Natasız bırakmasın. 🙂
Cervejaria Ramiro
Lizbon’un en iyi deniz mahsülleri mekanı dersem sanırım diğer restoranlara haksızlık etmiş sayılmam çünkü Ramiro gerçekten muhteşem lezzetleri ile bu övgüyü sonuna kadar hak ediyor. Lizbon’a gidenler Ramiro’ya gidenler ve gittiğinde burayı deneyimleyememişler olarak ikiye ayrılıyor. O kadar da değil herhalde diyesi geliyor insanın ama buraya gelince hak vereceksiniz.
Türkler tarafından oldukça seviliyor. Hal böyle olunca gitmeden önce okuduğum yorumlar ve Türkçe menülerinin olması beni çok düşündürdü. Bu tarz turistik gözüken yerlerden çoğunlukla uzak dursam da bu kez Ramiro kazandı. Hakkında öyle yorumlar okudum ki merak edip bir akşam gittik. Burası gerçekten tüm ezberleri bozuyor, inanılmaz başarılı deniz ürünleri yiyebileceğiniz, hem lokallerin hem de turistlerin ilgi gösterdiği bir mekan. Çok yoğun talep olduğu için gitmeden önce rezervasyon yaptıralım dedik ama buna rağmen bile bir süre kapısında bekledik çünkü kapıdaki kuyruktan dolayı içerideki garsonlara sesimizi duyuramadık. Geçiyorduk bir girelim bakalım derseniz de en az bir saat sıra bekleyeceğiniz gerçeğinden bahsetmeden geçemeyeceğim. Burada aklınıza gelecek tüm kabuklu deniz canlısını yiyebilirsiniz. Istakoz, kum midyesi, yengeç ve daha bir çok deniz canlısı. Biz denemiş olalım diye sadece tereyağlı ve sarımsaklı karidesinden yedik. Yanına kızarmış sarımsaklı ekmek de istedik ama bu kadar sarımsağa rağmen bayıla bayıla yedik. Biz baya masum bir deniz kabuklusu yesek de etrafımızdaki masalardan gelen siparişlere dehşetle baktık. Garsonlar canlı canlı ellerine ıstakozları alıp, gösterip tartıyorlar. İnanılmaz bir ortam. Burada hayatımda görmediğim çeşitte deniz canlısını sofralarda gördüm. Meraklısı buraya mutlaka gelsin.
Pois Cafe
Lizbon Katedrali’nin hemen yanındaki sokakta bulunan Pois Cafe, evimize çok yakın olunca şehre gelir gelmez soluğu burada aldık. Öğle yemeği için sandviç ve ufak bir tatlı atıştırmalık söyledik. İçeri girer girmez bu sevimli mekanın enerjisi içimizi ısıttı, tüm günü burada geçirme kararı alacak kadar sevdik. Ama gezilecek yerler listemiz oldukça kabarık olduğu için yemeklerimiz gelene kadar keyfini çıkarttık. Yemeğimizin yanına Portekiz’in birası Superbock bize eşlik etti. Alfama bölgesinde gün içinde dinlenmelik ve keyiflenmelik bir yer. Brunch tabağının da çok başarılı olduğunu söylüyorlar, aklınızda olsun.
Casa Portuguesa do Pastel de Bacalhau
Lizbon’da morino balığından yapılan bir lezzeti olarak Bolinhos de Bacalhau. Bu bir çeşit balık köftesi, yılın 12 ayı bulunan en popüler yiyeceklerden biri. Merkezde dolaşırken her köşebaşında görebileceğiniz bu atıştırmalıklar patates, eritme Portekiz peyniri ve morino balığından oluşan karışım büyük kaşıklarla şekillendiriliyor ve kızartılıyor. Gün içinde ayak üstü atıştırmalık yapmak için Casa Portuguesa do Pastel de Bacalhau‘ya uğrayabilirsiniz.
Rua Augusta caddesi üzerinde yer aldığı için hızlı bir yemek için oldukça ideal. Ben tadını merak ettiğim için geçerken bir tane denedim. Hafızalarda yer edecek kadar leziz diyemem ama merak edenler denesin derim. Yanına da Porto şarabı iyi gidiyor. Balık köftesini yerken içeride vitrinin arkasında taze taze yapılan Pastel de Bacalhau’ların yapılışını da izleyebilirsiniz.
A Ginjinha
Rossio Meydanı’nda bulunan likörcü A Ginjinha’ya mutlaka uğrayın. Burayı önündeki kalabalıktan rahatlıkla bulacaksınız. Lizbon’un en meşhur likörcüsü. Menüsü yok, ufacık bir dükkanda 1923 yılından beri sadece ev yapımı vişneli likör satıyorlar. Biraz sert olduğunu hatırlatmakta fayda var. Daha hafif bir tat sevenler için çikolata kaplı bardakta sunuyorlar. Bir shot 1,35 €, çikolatalısı 1,65 €. Lizbon’da gece hayatına akmadan önce yol üstü bir shot atıp devam edin.
Mercado da Ribeira
Seyahat ederken listeme mutlaka bit pazarlarını ve yemek pazarlarını eklerim. Avrupa’nın bir çok ülkesinde gurme pazarları görmüşsünüzdür ama benim şimdiye kadar en sevdiğim Mercado da Ribeira oldu. Tam 3 kez buraya yemeğe gelmiş olmamız nasıl sevdiğimi yeterince açıklar sanırım. 19. yüzyıldan kalma kapalı pazar yeri meraklı lezzet avcıları için bir cennet. Pek çok farklı ürünü tatmak, satın almak mümkün. Domuz yanağı, humus soslu morino balığı, kirazlı ginja likörü ve daha bir çok lezzeti burada bulabilirsiniz. 2014 yılında işletmesi Time Out dergisine devredilen tarihi kapalı pazar yerinde lokal mekanların yanı sıra Lizbonlu şeflerin fizyon mutfağını denemek mümkün. Ortak alanda herkes keyfine göre istediği yere oturuyor ve yemeklerini istediği yerden alıp keyfine bakıyor.
Portekiz, İtalyan ve Asya mutfağına ait yemekler sunan mekanlar sayesinde dünya mutfağına da giriş yapabilirsiniz. İçeri girdiğiniz anda kapının tam karşısında yer alan mekanlar Lizbonlu şefler tarafından işletilen, fizyon mutfak ağırlıklı yerler. Zaten diğer yerlerin isminden farklı olduğunu girince göreceksiniz çünkü mekanların adı olarak şeflerin isimleri verilmiş. Ben en çok Henrique Sa Pessoa’nun yemeklerini kendime yakın gördüm. Kendisi aynı zamanda Lizbon’da Michelin yıldıza sahip Alma restoranın sahibi. Böylesine değerli bir şefin mutfağından çıkan yemekleri burada çok daha uygun fiyata yeme şansım olunca bu fırsatı kaçırmadım. Portekizli arkadaşım da bana domuz yanağını yememi şiddetle önerince buradan akşam yemeği için domuz yanağı ve bir kadeh beyaz şarap aldım. Beklediğimin çok üstünde bir lezzete sahipti, gerçekten unutamadığım bir lezzet olarak hafızama kazındı. Domuz yanağı, büyükçe bir porsiyondu ve yaklaşık 13 €, bir kadeh beyaz şarap için 3,5 € ödedim. Burada eğer özel şeflerin mutfağından yemekler tercih ederseniz doyurucu bir tabak için 10-15 € ödersiniz. Eğer deniz ürünü tercih edecekseniz buranın en popüler adresi; Sea Me. Yemek sonrası bir Portekiz dondurmasını deneyeyim derseniz de Santini en iyi adres olacak.
1940’lı yıllardan beri dondurma üreten Attilio Santini aslında Lizbon’da uzun yıllar yaşamış bir İtalyan. Hal böyle olunca lezzetin sırrını daha fazla sorgulamaya gerek kalmıyor. Şehirde bir çok şubesi bulunuyor ama hazır buraya gelmişken biz buradaki denedik. Mango, passion fruit ve vanilya aromalı olanlarına bayıldık. Almadan önce dilediğiniz çeşitleri tadım olarak deneyebilirsiniz. Bir de bu pazara gitmeden önce internet sitesinden inceleme yaparsanız belki ilginizi çeken bir workshop programına katılabilirsiniz. Ünlü şefler tarafında içerideki belirli bir alanda Portekiz mutfağına özgü bir lezzeti yerlisinden öğrenmek hiç de fena olmaz değil mi?
Confeitaria Nacional
1829 yılında Baltazar Roiz Castanheiro’nun açtığı Confeitaria Nacional, Lizbon’un en tarihi pastanelerinden biri. Altı nesildir aynı aile tarafından işletiliyor. Geleneksel tariflerini el yapımı leziz pastaları ile sunuyorlar. Burayı geliştiren ve büyük katkıları olan ikinci nesilden Balthazar Castanheiro Júnior tarafından bir çok tarif zamanında geliştirilmiş. Kendisi seyahat etmeyi çok seven ve bu seyahatlerinde farklı lezzetler keşfeden bir pasta ustasıymış.
Fransa’ya gittiği yıllarda King Cake olarak bilinen noel kekinin tarifini satın almış ve pastanesinde kendine göre değiştirerek yapmaya başlamış. Böylece Portekizlilerin Bolo Rei dedikleri meyveli kek ülkede noel zamanı geleneksel bir keke dönüşmüş. Artık bu kek o kadar ünlü ki günde 200 adet Bolo Rei üretiliyor. Gün içinde buraya gelip bir dilim Bolo Rei alıp kahvenizle keyfine varabilirsiniz.
LX Factory
Alcantara’da yer alan eski bir tekstil fabrikası bölgesinin yeniden düzenlenmesi ile hayat bulmuş; LX Factory. Günümüzde ise Lizbon’un “yaratıcılık adası” olarak anılan bu alanda moda, tasarım, vintage ürün satan dükkanlar, aşçılık okulu, yoga sınıfları ve dikiş atölyeleri gibi alanlara ait 150’den fazla işletmeyi bünyesinde bulunduruyor. Alan içerisinde her an karşınıza etkileyici bir graffiti çıkabilecek sürprizli bir yer. Tasarım ürünler satan dükkanlar, konsept restoranlar, kafeler, barlar ve daha fazlası burada var. Gündüz ayrı keyifli, gece ayrı. Zamanı olanlar her iki halini de görmeli. Lizbon’un partili gece hayatını görmek isteyenler mutlaka geç saatlerde buraya uğrasın.
LX Factory’de yükselen mekanlar listesinde Cantina, A Mesa, Landeau Chocolate, Morethanwine, Kiss the Cook, Bairro Arte, Ler Devegar ve Doca de Alcantara bulunuyor.
Biz buraya kelimenin tam anlamıyla bayıldık. Bairro Arte’de indirimden yakaladığım dünya haritalı temalı bir defter aldım. Bu dükkanda daha bir çok bakınca hayran bırakan tasarım ürünler var. Tasarım ürünler diyince aklınıza çok yüksek rakamlar gelmesin, her bütçeye uygun ürünler bulmak mümkün. Diğer bir ilginç mekan ise Kiss the Cook, burası bir aşçılık okulu. Eğer Lizbon’a gelince bir yemek workshopuna katılmak isterseniz burayı incelemenizi öneririm. Biz kapısının önünde keşfettiğimiz için deneyimlemek adına oldukça geç kalmıştık, belki siz değerlendirirsiniz. LX Factory’de keyifle zaman geçirken ağzını tatlandırmak isteyenlere önerim; Landeau Chocolate.
Şehrin en iyi çikolatalı kekini yemek için gidin demek biraz haksızlık olur. Hayatınızda yediğiniz en leziz çikolatalı kek olmaya aday. Benim için adaylıktan çıktı, birinci sıraya çoktan geçti bile. Böylesine muhteşem bir lezzeti sadece 3,5 €’ya yiyebilirsiniz. Yanında da kahvenizi yaklaşık 1 €’ya içebilirsiniz.
LX Factory içerisinde bulunan dünyanın en güzel kitapçılarından biri olan Ler Devagar‘ı kitap severler mutlaka listesine eklesin. İçerisi dev bir kitaplıkla çevrelenmiş ve ortada tavandan sallandırılmış uçan bir bisiklet figürü var.
Seyahatlerimle ilgili paylaşımlarımı Facebook ve Instagram hesaplarımdan takip edebilirsiniz.