Tarih boyunca birçok sanatçının vazgeçilmez şehri olan Viyana; müziği, sanatı ve estetik anlayışıyla daima gözde olmuş bir şehir. Etkileyici mimarisi ve kültürel zenginlikleri ile Avrupa’nın en güzel şehirlerinden biri sayılıyor. Dünyaca ünlü müzisyenler Beethoven, Schubert, Mozart ve Haydn’ı yetiştiren bir Avusturya’nın başkenti Viyana’yı gelin yakından tanıyalım. Bu yazıda Viyana Gezilecek Noktalar, Viyana hakkında bilgiler ve Viyana tarihi açısından detaylı bilgiler bulacaksınız.
Viyana yerleşim bakımından pek çok Avrupa başkentine benzer. Nasıl ki Roma, Paris, Budapeşte, Prag gibi şehirler nehir kıyısında kurulmuş ve şehir merkezleri de bu nehir kenarlarının yanıbaşında kurulmuşsa, Viyana’da Tuna kıyısına yerleşmiş bir baş şehir. Bu şehri diğerlerinden ayıran en büyük özelliği muhteşem bir düzen üzerine kurulmuş olması. Viyana 23 mahalleye ayrılmış, her mahallenin adı olsa da genellikle numara ile anılıyor. Her sokağın girişinde ve çıkışında mutlaka hangi mahallede olduğunuz, sokağın adı falan yazdığı için şehri keşfederken kaybolmak imkansıza yakın. Viyana merkezi yerlerini yürüyerek gezmek oldukça mümkün.
Viyana’da şehrin kalbi birinci mahalle yani eski şehirde atıyor. Burayı bir Ring yani halka çeviriyor. Bu yüzden de Viyana’nın tarihi sokakları Ring denilen bir çember içerisinde kurulmuş. Şehirde yürümenin en keyifli olduğu yerlerden biri Ringstraße. Görkemli gotik mimarili belediye binası Rathaus, dünyanın en meşhur opera binalarından biri olan Devlet Operası, en eski üniversitelerden Viyana Üniversitesi, Queen Elisabeth II, Charlie Chaplin gibi ünlü isimlerin konakladığı Hotel Imperial, ünlü posta binası Postsparkasse ile Avusturya Parlamento Binası gibi şehrin çok önemli yapılarını bu çember etrafında toplanmış. Viyana haritasından da bu halkayı net bir şekilde görebilirsiniz.
Devlet Opera Binası’nın yakınlarında bulunan Karlsplatz ulaşım ağının ana noktası kabul ediliyor. Pekçok metro ve tramvay hatta buradan geçiyor. Bu yüzden bir yere gidecekken toplu taşıma araçlarını kullacaksanız burası sizin ulaşım merkeziniz olacak. Bu civarda Avusturya’ya özgü geleneksel tarza sadık kalınarak renove edilmiş binalar göreceksiniz, sokaklarda dolaşırken biraz da yukarı bakıp bu binalara dikkat edin. Aziz Stephan Katedrali ile Karlsplatz’ı birbirine bağlayan Kartner Caddesi (Kärntner Straße) diğer dünya başkantlerinde benzer örneklerini gördüğünüz cıvıl cıvıl bir alışveriş caddesi. Sağlı sollu mağazalar ve birçok eski cafeler burada yer alıyor.
Viyana’yı gezmek için 1 gün bile fazla söylemlerini bir kenara bırakın ve bence bu şehre en az 2 gün ayırın. Seyahat planınız dahilinde sadece bir gün ayırabiliyorsanız da listenize mutlaka bir saray ekleyin. Viyana hakkında genel bilgilerden sonra şimdi Viyana’da gezilecek yerler hakkında bilgi sahibi olalım. Tabi ki bu şehirde yapılması gerekenler bu kadar kısıtlı değil ancak bu yazıda en önemlilerini anlatmak istedim.
Viyana’da Gezilecek Yerler
Hofburg İmparatorluk Sarayı
1275’ten bu yana tüm Avusturya hükümdarlarının da yaşadığı yer. Bu yüzden de Hofburg Sarayı Avusturya’nın tarihi açıdan çok önemli. Gotik, Rönesans, Barok ve Rococo mimari akımlarının hepsinden izler taşıyan bir görkemli sarayın 19 avlusu ve 2 bin 600 odanın da bulunduğu 18 binası var. Günümüzde daha çok kışlık saray olarak kullanılıyor.
Arka kapısından saray alanına girdiğinizde 1918’e kadar pek çok imparatora ev sahipliği yapmış sarayın görkemli yapısını hissedeceksiniz. Sarayın bir bölümünde dünyanın en meşhur binicilik okullarından İspanyol Binicilik Okulu’nun gösterilerini izleyin. Oldukça farklı bir deneyim sizi bekliyor. Sarayın en meşhur noktalarında İmparatorluk Evleri, Sisi Müzesi ve Gümüş Koleksiyonu yer alıyor. Saraya gelince zamanı bol olanlara önerim İmparatorluk Şapeli Burgkapelle, Ulusal Tarih Müzesi, Avusturya Ulusal Kütüphanesi ve Hofburg Hazinesi’ne de zaman ayırması olacak.
Sarayın bulunduğı meydanda bekleyen faytonlarla keyifli bir tur yapabilirsiniz. Viyana’da bunlara Fiaker deniyor. Bu aktivite burada oldukça popüler ve bence kesinlikle turistik sayılmaz çünkü geçtiğiniz sokaklar sizi tarihin eski zamanlarına gitmiş hissi veriyor.
Hofburg Sarayı’nın bünyesinde yer alan, dünyanın en hoş tarihi kütüphanelerinden Avusturya Ulusal Kütüphanesi’nin en güzel kısmını oluşturan Prunksaal, mutlaka görülmesi gerekenler arasında yer alıyor. Kütüphanenin kraliyet dönemine ait yapısının ana binasını oluşturan Prunksaal, yüksek tavanları ve boydan boya eski kitaplarla dolu duvarlarıyla oldukça etkileyici.
Viyana Sanat Tarihi Müzesi’nde Mısır, Yakın Doğu, Eski Yunan ve Roma koleksiyonları yer alıyor. Dünyaca ünlü ressamlar Anthony Van Dyck, Peter Paul Rubens ve Rembrandt gibi ressamların da eserleri burada sergileniyor. Klimt’in müzenin yüksek tavanlarına boyadığı duvar resimleri müzenin en çarpıcı kısımlarını oluşturuyor.
Schönbrunn Sarayı
Habsburg Hanedanı’nın yaşam tarzını bütün ihtişamı ile ortaya koyan 1441 odalı yazlık bir saray olarak inşa edilmiş. Schönbrunn Sarayı, yarım gününüzü rahatlıkla geçirebileceğiniz bir kültür mirası. UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne de dahil olan, 18. yüzyıla ait en önemli mimarilerin arasında sayılan saray aynı zamanda Barok mimarisinin en güzel örneklerinden de biri. 1743 yılında İmparatoriçe Maria Theresia tarafından şimdiki haline kavuşturulmuş sarayın muhteşem bahçesi ve ihtişamlı mimarisi her ziyaretçisini etkileyecek güzellikte.
Viyana’da gezilecek yerler arasında bence listenizde ilk sırada yer alması gerek. Sarayı detaylıca gezmek adına saray turuna katılın. Tur dahilinde İmparatorluk evleri, Palmiye evi ve Franz Joseph’in ceviz odasını göreceksiniz. Maria Theresa’nın odalarında görebileceğiniz enfes mobilyalar, bahçe evler ve kızları tarafından tasarlanmış çiçek desenli mutfak da turun en ilgi çekici bölümlerinden.
Özellikle yaz aylarında sarayın bahçesi oldukça keyifli, içerisinde bulunan dünyanın en eski hayvanat bahçesi Tiergarten Schönbrunn mutlaka görülesi. Bu ihtişamlı saray bahçeleriyle olduğu kadar çeşmeleri ile de ünlü. İmparator tarafından çeşmeye Schönbrunn Çeşmesi yani “Güzel Çeşme” adı verilmiş.
Belvedere Sarayı
Savoy Prensi Eugene, içinde etkileyici portakal bahçesi, ahırlar ve özenle düzenlenmiş barok tarzı bir park bulunan bu harika komplekste yaz aylarını geçirirmiştir. Sarayda yukarı Belvedere ve aşağı Belvedere olmak üzere toplam iki bölüm bulunuyor. Yukarı Belvedere Sarayı’nda daha çok kalıcı eserler sergilenirken, aşağı Belvedere Sarayı’nda geçici eserler sergileniyor. Saray içerisinde fotoğraf çekmek kesinlikle yasak.
Art Nouveau akımının baş yapıtlarından olan tartışılmaz güzellikteki “Öpücük” tablosunun da yer aldığı dünyanın en geniş Klimt koleksiyonunu da bu sarayda görmek mümkün. İhtimaşamlı Belvedere Sarayı’nın iki binası çok güzel bahçelerle birbirine bağlanmış. Sarayın en önemli tarihi yönü, II. Dünya Savaşı’nın ardından ülkeyi özgürlüğe kavuşturan anlaşmanın burada imzalanmış olması. Gustav Klimt’in sarayda sergilenen Öpücük eseri, modern sanat tarihinde en çok konuşulan resimlerden biri olmuş.
Şimdilerde müze olan saray, Klimt’in eserlerinin çoğunu bünyesinde barındırıyor. “The Kiss” yani Öpücük adlı eser bunların en bilinen eserlerinden. Klimt’in bir diğer en çok beğendiği eseri “The Portrait of the Adele Bloch Bauer” yani nam-ı diğer Altınlı Kadın, 1941 yılından beri burada sergileniyordu. Ancak Maria Altmann ve Avusturya Hükümeti arasında geçen hukuk savaşından sonra 2006 yılında New York’taki Neues Museum’a götürüldü. Altınlı Kadın’ı artık görmek için New York’a gitmeniz gerek.
Aziz Stefan Katedrali
Stephansplatz Meydanı tüm Viyanalılar için tipik bir buluşma noktası ve şehrin en canlı meydanı. Bu meydana adını veren gotik şaheser Stephansdom yani Aziz Stephan Katedrali etkileyici duruşuyla ve harika mimarisi ile zaten gözünüze çarpacak. 1147 yılında inşa edilmiş ve o günden beri kentin ana simgeleri arasında yer alıyor. Roma mimarisi ve Gotik tarzı temsil eden katedralin içi de en az dışı kadar etkileyici. Rivayete göre Beethoven çan kulesine baktığında kuşların uçuşunu görüp çan sesini duymadığı için ilk kez sağır olduğunu burada fark etmiş. İkinci Dünya Savaşı’nda yangına rağmen ayakta kalabilen katedralde yıl boyu birçok klasik konser ve koro gösterisi düzenleniyor.
Hundertwasser Evi
Viyana gibi klasik Orta Avrupa mimarisi ile süslenmiş bir şehirde nerede rengarenk ve ilginç bir yapı görürseniz aklınıza Hundertwasser gelsin. Hundertwasser Evi, başkent Viyana’da bulunan ve tasarımı Avusturyalı sanatçı Friedensreich Hundertwasser tarafından yapılmış olan renkli bir apartman. İspanyol mimar Gaudi gibi kendine has bir stili var ve bu yüzden büyük ilgi görüyor. Aslında Joseph Krawina tarafından planlanan apartmanın sanatsal yönü Hundertwasser tarafından hayata geçirilince bina onun ismiyle anılmaya başlanmış. 52 daire ve dört dükkanın yer aldığı bu renkli bina ağaçlandırılmış terasları ile büyük ilgi görüyor. Bu apartman hayatınızda gördüğünüz en renkli ve ilginç apartmanlardan biri olacak.
Seyahatlerimle ilgili paylaşımlarımı Facebook ve Instagram hesaplarımdan takip edebilirsiniz.