Work and Travel Maceram

Egeli Gezgin Ege Amerika’da. Ege kıyılarından çıkıp, 3 aylık bir Amerika macerası yaşadım, geldim. Daha gitmeden özlemek ne demekmiş öğrendim. Özlemek öyle 100-200 kilometrelik basit mesafeler demek değilmiş, 7 saatlik koca bir zaman farkı, kavuşması birkaç gün süren uzun mesafelermiş.

Ne cesaretle tek başıma karşı kıtaya gittim, work and travel yaptım, inanın bilmiyorum. Peki nasıl cesurca bu kararı verdim? 2012 yaz sonuydu, gelecek yazımı güzel bir şekilde değerlendirmek istiyordum. Amerika hayalim vardı ama amacım bir uçağa atlayıp, 1 hafta kalıp geri dönmek kadar basit olmamalıydı diye düşünüyordum.

work and travel fotoğrafları

Eğer o kadar yolu gideceksem hem yazımı değerlendirmeliydim, hem de tam anlamıyla kültürünü keşfetmeliydim. Bunun için tek seçenek Work and Travel yapmaktı. Work and Travel hakkında daha fazla bilgi almak, süreçleri ve ücretlerini öğrenmek isterseniz Work and Travel Hakkında Her Şey yazısını okuyun.

Birkaç şirket araştırdım, her şirket hakkında iyi kötü bilgiler edindim ve birini seçerek gitmeye karar verdim. Şirketin adını sarf etmek istemiyorum ki zaten benim gittiğim sene sezon sonunda lisansı elinden alındı. Kısa yoldan söyleyeyim ki şirketler size sadece Amerika’ya gitmek için bir ön adım oluyor. Geriye kalan işinizin konumu, ev koşullarınız, arkadaş ortamınız, eyaletiniz de ki imkanlar vs. tamamen ŞANS! Yani eğer hayat felsefeniz her daim garanticilik ise asla bu tür işlere girişmeyin. Gün gelir yerde yatarsınız, gün gelir aç kalırsınız. Ancak yaşayacağınız deneyimler hiçbir kitapta okuyup edinemeyeceğiniz kadar değerli.

Öncelikle bu işe koyulmadan önce büyük bir cesaret sonrasında sabır gerekiyor. Cesaret bende varmış ki ben tek başıma bu yola girmişim şuan anlıyorum fakat sabır hiç yoktu. Şuan ise 3 ayda 3 sene büyümüş bir Egeyim, iki kat cesaretli, sabır sahibi, zorluklar karşısında tek başına durabilecek, çalışmanın ne demek olduğunu anlamış bir Egeyim artık.

work and travel new york

Peki okuyarak, dinleyerek bilinemeyecek bu Work and Travel nedir diyenler için kısaca özet geçeyim. Amerika’da hem çalışıp hem de seyahat edebileceğiniz bir öğrenci kültürel değişim programı. Ortalama 12 hafta sürüyor. Mesela ben saatler süren aktarmalı yolculuğum ile 15 Haziran’da çalıştığım eyaletteydim. 3 gün training yani kısa süreli bir eğitim verdiler, sonra işe başlamış sayıldım ve 5 Eylül’de işten ayrıldım. Yani 3 aya yakın çalışmış, 17 gün de gezmiş oldum. Fakat normal şartlarda eğer okulum başlamıyor olsaydı iş bitiş tarihinden itibaren ekstra 1 ay gezme süresi sizin yasal hakkınızdır. Programın amacına ise var olan İngilizcenizi geliştirmek, kazandığınız parayla geçiminizi sağlamak, farklı kültür ve insanlar tanımak ve kalan paranız ile Amerika sınırlarında seyahat etmek. Tabi iş seçiminden önce türlü mülakatlara giriyorsunuz, ilk hedefiniz garson olmakken, dilinizin yetersiz kalacağını öğrenince beğenmediğiniz işleri düşünmeye başlıyorsunuz. Bu arada zaman akıyor, süre daraldıkça vazgeçecek gibi oluyorsunuz. İşleri beğenmekten çok yeter artık bir işe yerleşeyim moduna giriyor insan. Ben sayısız iş seçeneği ile karşılaştım fakat saçma yerlerde saçma işlerdi çoğu. Defalarca skype üzerinden iş görüşmesi yaptım yetmedi İstanbul’a iş fuarı dedikleri olaya katıldım.

work and travel iş

Neyse aylardan nisan falandı yanılmıyorsam, iş bilgileri birkaç gün önce geldi, iş konumu kasiyerlik olarak görünce beni zaten seçmezler, yok artık para mı sayacağım, kasada çok konuşmak gerekir derken işe alındım ki o gün tamamen şansa bağlı olarak gelişti. İzmir’e uzak sayılabilecek bir yere, bölüm olarak pikniğe gitmiştik ve internet çekmiyordu ayrıca ben o işe kabul edileceğime hiç inanmıyordum. Skype görüşme saatini kaçıracakken piknikten erkenden ayrılıp yollara düştüm. Tabi beklenen oldu ve eve yetişemedim. Skype uygulamasından internet çeken bir yerde oturup beni aramalarını bekledim ama aşırı gerginim. Neyse dırırı dırırı çaldı. (ben işverenin Türk olduğunu bilmiyordum) Bana sadece İstanbul’a geldi görüşme için dediler o kadar. Bir konuşuyorum heyecandan aksan falan kaptım, ağzımı yaya yaya espiriler şakalar neyse işte o ara gözüme takıldı kahveye. Kültürümü tanıtacağım sizlere, Türk kahvesi getireceğim, yapacağım falan derken Türkçe olarak “İşe alındın hayırlı olsun Ege” dedi bir ses. Ben hala thank you so much falan diyorum, gözlerim doldu hatta mutluluktan ağladım. İşverenim Türk çıktı ve iyi sayılabilecek bir işe kabul aldım. Yine çok şanslıyım ya internet paketim bitti ve skype kesildi, ben de böylelikle işe alındım. Sonrasında belge toplama işlemleri başladı, zaten önceden pasaportu çıkartmış oluyorsunuz (WAT için harçsız oluyor) ve işe kabul edildiğiniz an vize için ödemeleri yapıp randevu alıyorsunuz.

work and travel nedir

Vize işlemleri için İstanbul İstinye’deki Amerikan Konsolosluğu’na gittim fakat Ankara’da da bir diğer alternatif mevcut. Önemli bir ayrıntı ise WAT programında sorunsuz vize almak için öncelikle not ortalamanız 2.00 üstü olmalı ve Amerika’da sorun çıkartmayacak bir tipiniz olmalı, güven vermelisiniz. Sonra da milyon tane güvenlik taramasından geçip gergin bekleyişe hazırlıklı olmalısınız ki benim ellerim buna hiç hazır değillerdi. Benim ellerimde aşırı terleme sorunu var, özellikle gergin olduğumda bu katlanarak artar. O an vizeyi alır mıyım alamaz mıyım diye düşünürken herkesin konuşmasına şahit oluyorsunuz, ret alanları gördükçe daha da terlediler ve parmak izimi alamadılar. Kalın camlar arkasındaki görevliye belgelerimi verdim. Şimdi numaranı takip et dedi, tekrar oturdum bekliyorum falan. Bir anda yan veznelerde gerçek Amerikalı tipler belirdi. Bu arada onlarla tamamen İngilizce konuşmalısınız, şimdiden söyleyeyim ve güven veren ve kendinden emin bir work and travel öğrencisi profili çizmelisiniz. En çok merak edilen sorulardan biri vize görüşmesi sırasında sorulan sorular. Bu konuda kendi deneyimimi aktarayım. Vize görüşmesi sırasında görevli kişiyle merhaba nasılsın, adın ne, kaç yaşındasın, hangi bölümü okuyorsun gibi soruların haricinde aldığım ilk soru ikinci yabancı dilim hakkında oldu. Hangisi daha iyi İngilizce mi Almanca mı diye sordu. Daha önceler de duydum ki Almanca demiş birine git o zaman Almanya’ya diye vize vermemişler. O derece garip ama bir o kadar da basit sorular soruyorlar. Neyse ben çizgimi bozmadan I love Amerika mantığıyla cevapladım tüm soruları ve cevabı “have a nice summer” oldu, sonrasında da derin bir ohh.

work and travel fotoğrafları

Hemen sonrasında uçak biletimi ayarladım ve büyük bir heyecanla 15 Haziran’ı bekledim. Aynı gün sabahtan son finalime girdim ve akşam İstanbul’a uçacaktım. Her şeyin son olanını da yapıp hava alanına gittik (son kahvaltı, son çay saati, son sarılmalar…) Saatin nasıl geçtiğini anlamamıştım, vedalaşma zamanı geldiğinde bir yakınımı kaybetmişcesine ağladım. Kopamıyordum ama bir an önce ayrılmam gerekiyordu. Kendime güçlü olup bir anda arkamı dönüp valizimle uzaklaşmam gerektiğimi söyledim. Evet, “Eğer gitmek zorundaysan arkana asla bakma, yoksa gidemezsin” sözümü kendime ayrılık felsefesi edindim.

İstanbul’a indim ve sabahın olması için 7 saatten fazla bekledim, uyuyamadım, kahve içtim bol bol. Koca valizlerim ve benim gibi sabah uçuşunu bekleyen bir çok insanla bir arada oturdum. Valizlerimi tarttım, kiloyu dengeleyene kadar baya bir zaman harcadım, çıkış harcımı da yatırdım. Sonra valizlerimi verdim ve gümrük sırasına girdim. Minik el valizim ve ben tek başımızaydık artık, işte o an yapayalnız kaldığımı hissettim. Dönmek için ısrar eden iç sesim neyse ki beni yenemedi. Roma’ya uçtum, bir 7 saat daha beklemek için. Tekrar kontrole girdim, bir uçak dolusu Türk ile fakat ben beklerken her biri uçaklarına binip gittiler. Bir zaman sonra kendi ülkemden olanlar da kalmadı, yalnızlığım giderek katlandı. Depresyona girmek için erken olduğuna karar verdim ve bir an durup düşündüm. Roma’dayım ve dışarı çıkamıyorum peki ne yapabilirim? Hazır gelmişim taa İtalyalara kadar bi kahve-kruvasan yapayım dedim hem de bu arada internet bulmak istiyordum.

Washington Work and Travel

Tabi internete ulaşmak Türkiye’de ki kadar ucuz ve kolay değil, sadece hava alanındaki ağa paypal ödemesi yaparsan bağlanıyorsun. Kısacası kimseye ulaşamadım, daire şeklindeki hava alanında deli dana gibi 7 saat döndüm, durdum. Saatlerce beklememin sonrasında New York uçağımın olağanüstü hava koşullarından 2 saat rötar yaptığını öğrendim. 36 saatten fazladır uyumuyordum, rezil bir şekilde bekledim. Neyse ki sonunda uçağa bindim ve direkt sızdım. Yemekler, kahveler gelmiş gitmiş, ben bir haberim. Bu arada belirtmeyi unuttum Alitalia ile uçtum yani İtalyan yakışıklı hostlar ve iğrenç İngilizceleri demek oluyor. Yanımdaki bayan ne yerse same same dedim geçtim. Çünkü ne onlarla başa çıkabilecek bir dilim vardı ne de sabrım. Neyse indim New York’a kontrolde 1 kilo yeşil eriğimi alan görevlilere saydırmaya pek bir fırsatım olmadı çünkü uçağım indiğinde Philadelphia uçağım çoktan kalkmıştı bilet saatime göre. Erikleri boş verip, hemen şirketin görevlilerine biletimi gösterdim ve valizimi verdim tekrardan çünkü iç hatlara geçecektim. Kadın bana bir şeyler söyledi ama benim tek anladığım terminal 2 ye git oldu ve öyle yaptım. Meğerse ben oraya gidince biletimi tekrar check etmem gerekiyormuş. Tabi o uçak da rötar yaptı, ben de pikeme sarılıp dinlendim, sonra kapılar açıldı ve uçağa bindim. İndiğimde beni Couchsurfing’den aylar öncesinden ayarladığım 70 yaşlarında ki Judith teyze, elinde sevimli karton parçasıyla karşıladı “Welcome Ege”. Couchsurfing sayesinde ücretsiz bir şekilde Amerikalı birinin evinde nasıl kaldığımı merak ediyorsanız Couchsurfing Nasıl Kullanılır? yazısını okuyun.

work and travel fotoğrafları

Sarıldık, koklaştık ve valizimi bekledik. Herkesin valizi geldi, benim ki yoktu ama ben haddinden fazla rahattım. Kayıp için form doldururken biraz algıladım gibi oldu ama hala inanmıyordum. Bu durumu tamamen jet lag olmama bağlıyorum. Neyse el valizimi de aldık arabaya atladık ve 2 saat yolculuğun ardından Judith’in Lewes’deki evine vardık. Tek katlı tipik bir amerikan eviydi. Evdeki köpeğinin sevgi gösterisi olarak üstüme saldırması dışında gece ilginç bir şey yaşamadım. Judith çok misafirperver bir Amerikalıydı. Bana özel bir oda verdi, sayesinde kendi evim kadar rahat hissettim. Sabah olunca işverenimi aradım ve kalacağım evin adresini aldık. Sağ olsun beni eve kadar götürdü, hatta yetmedi eve girip inceledi, kalmam için uygun mu, imkanları nasıl falan diye. Tam bir anneanne edasındaydı. Bana yardımlarını hiçbir zaman unutamam.

work and travel konaklama

Daha sonra eve yerleştim ve işe başladım, ilk zamanlar işi öğrenene kadar çok zordu. Hem İngilizce konuşuyoruz, hem yeni bir iş, bilmediğin bir kültür, yeni insanlar gibi gibi zorlayıcı faktörler ile günler geçmeye başladı. Zaman zaman Türkiye ile görüntülü konuşmalar yapmaya başladık ve her konuşmada gözyaşlarıma engel olamadım. Aslında bazen özlemek de değildi derdim. Zorluklardan kaçamamak, birinin arkasına sığınıp kolay yolunu bulamamaktı. Her zorlukla ben boğuşuyordum. Böyle çok kötü anlattım gibi oldu ama şuan çok uzak günlermiş gibi gelse de o günler inanılmaz zor geçti. Neyse ki zamanla alışırsın lafı çok doğru. Zaman geçtikçe yaşadıklarıma alıştım, görmezden geldim. Başvurduğum güne lanet ederken bir anda bulunduğum durumun aslında hiç de fena olmadığını düşündüm. Amerika’daydım, eğer ben istersem bunu eğlenceye çevirebilirdim ki yaptım. Partilerin yerlerini öğrendim, zaten zaman geçtikçe yayılıyor bilgiler, öğreniyorsun. Bisiklet nereden alınır, kilise ne zaman yemek verir, parti ne zaman nerede en iyi olur gibi gibi. Bu arada kiliseler bu tarz programlarla gelen öğrencilere ücretsiz yemek sağlıyor. Haftanın belirli günleri tam anlamıyla doymak için çok gittim. İşten çıkıyorduk Jolly denen bizde olmayan bir araç ile 15 dakika falan gidiyorduk Dewey Beach’e. İşyerim ile yaşadığım yer ise Rehoboth Beach’di, Delaware eyaletinde. Buranın en büyük avantajı ilk eyalet olması, vergi yok. Bu yüzden her köşede tax free tabelası görürseniz şaşırmayın, gerçektir. New York’a araba ile 3 saat uzaklıkta, Dewey’e göre daha sakin.

Dewey ise daha ufak ama partilerin merkezi. Bizim mekan deniz kenarındaydı, Northbeach’di. Salıları $ 1 gecesi oluyordu, içkiler su niyetine içiliyordu. Cuma geceleri bir grup çıkıyordu daha slow, cumartesileri tam party oluyordu. Pazarları ise Amerika’da hayat çok erken bitiyor. Partiyi bırakın, restoranlar bile 6, bilemedin 7 gibi kapanıyor sonra sokaklar bile bomboş oluyor. Geceleri bu şekilde geçiyordu. Gündüzleri ise evimizin karşısındaki mağazalara alışveriş yapmaya gidiyorduk. Kalan zamanlar ise bazen günde 14-15 saat çalışıyorduk bazen 6-7. Her sabah hayata isyan şeklinde kalkıyorduk eğer işe gideceksek. 2 haftada bir off günümüz oluyordu, ama çok uzakları gezemiyorduk, dinleniyorduk, havuza iniyorduk falan bir şekilde zaman geçiyordu. Kiliseler sağ olsunlar öğrencilere ödünç olarak bisiklet falan veriyorlardı, belirli günlerde ücretsiz yemekler, tatlısından kahvesine kadar. Benim için yaşamayı öğrenince başladı Amerika maceram.

six flags amerika

Çalıştığım dönem içerisinde bir kez izin günümde kilisenin düzenlediği tur ile Six Flags’e gittim. İki kez de kendi planım ile Ocean City’e gittim. Six Flags inanılmaz eğlenceliydi, hayatımın en adrenalin dolu gününü geçirdim. Asıl seyahat kısmına işten ayrılınca başladım. Eşyalarımı topladım ve 1 haftalığına tek başıma Washington’a gittim. Herkes hiçbir şey yok orada diyordu ama gittiğim de anladım, iyi ki 1 hafta ayırmışım dedim. Biraz otelde biraz da Couchsurfing ile konakladım. Çok yardımsever ve güzel yürekli insanlarla tanıştım, birlikte güzel zamanlar paylaştık. Hemen ardından işten 4 arkadaşım ile 6 günlük Doğu Amerika turuna katıldım.

work and travel fotoğrafları

Doğu Amerika turumuzda Philadelphia – Washington – Buffalo – New York rotasını izledik. Dünyaca ünlü doğa harikası Niagara Şelalelerini gördük. Fotoğrafta gördüğünüz muhteşem insanlarla tanıştım. Çoğunlukla Venezuelalı, Kolombiyalı ve Türklerin yer aldığı turda unutulmaz günler yaşadım. Daha sonra 3 gün fazladan New York’ta kaldım ve 23 Eylül günü geldi, uçağa bindim, giderken nasıl ağladıysam gelirken de öyle ağladım, alışmak, sevmek ve özleyeceğine emin olmak duygusuyla. Hayat bu, bir daha gelir miyim gelemez miyim diye düşünüyorsun ister istemez o uçak havalanırken, belki de son diyorsun. Bilmiyorum ilk ve son mu olacak benim için ama hayatımın en eğlenceli ve en macera dolu yazını yaşadım, bunu biliyorum. Gördüklerim ve yaşadıklarım hayatım için inanılmaz büyük ve değerli bir tecrübe oldu. İyi ki cesaret etmişim, iyi ki arkamı dönüp o uçağa binmişim, yaşamışım, ağlamışım, gülmüşüm, eğlenmişim, tanımışım, öğrenmişim, büyümüşüm ve yepyeni bir Ege olmuşum diyorum. Bu yazımı Work and Travel yapacaklara acısıyla tatlısıyla rehber olsun diye yazdım, umarım cesaret edip sizde bu eşsiz hayat deneyimini yaşarsınız.

Work and Travel | Amerika’ya Giderken Bilinmesi Gerekenler

Rehoboth Beach’de Work and Travel

Work and Travel Hakkında Her Şey

Eğer Work and Travel hakkında sorunuz olursa yorum kısmından benimle iletişime geçebilirsiniz.

Seyahatlerimle ilgili paylaşımlarımı Facebook ve Instagram hesaplarımdan takip edebilirsiniz.

16 YORUMLAR

  1. Selamlar, çok güzel bir yazı olmuş ve severek okudum!

    Aynı kaderi yaşamışız. Ben de valizimi kaybettim ancak uzun süre ulaşamadım 🙂 Zar zor American Airlines’ı düşürebildim ve bana verdikleri özel bir numara ile valizimi buldurtabildim, bana valizi kargoladılar. AA’nın telefonun düşmesi 6-7 saati buldu ve 1 hafta civarı kıyafetsiz, oradan buradan aldığım kıyafetlerle, yaşadım.

    Ben de 2022 yazında gittim ve geldim, bilmiyorum ama içim orada kaldı. Oranın kültürü, verdiği güç, finansal özgürlüğü, yüklediği özgüven bile bambaşkaydı. Gerçekten gelişmiş ülkede yaşamak insana her şeyi başarabilecekmişsin hissi veriyor, bunu orada çok iyi anlamıştım.

    Bu hikayenin böyle bitmesini bir türlü kendime yediremiyorum. Ait olduğum yere gitmeliyim gibi hissediyorum. O yüzden, doğru ve mantıklı yollarla, yeniden gitmek ve bu sefer kalıcı olmak için yöntemler arıyorum.

    Siz döndükten sonra böyle hissettiniz mi, sanki yıllarca, ait olmadığınız bir yerde büyümüş gibi? Ben döndükten sonra burada yaşamayı kendime bir türlü yediremedim.

    Sevgilerle

    • Merhaba Can,
      Benzer hikayeleri ve hisleri yaşamışız. Öncelikle yalnız hissetme lütfen, döndükten sonra böyle hissetmen çok normal. İmkan yaratıp bir şekilde gitmenin yollarını kovalamanı öneririm. Yaşın daha çok genç, yürekten bunu istersen ve konfor alanından çıkmayı göze alırsan eminim bir gün Amerika’da yaşarsın. Bu yolculukta bol şans diliyorum her şey gönlünde olsun 🙂

  2. merhaba, bu sene kız arkadaşımla rehoboth beach de cracker barrelde çalışmayı düşünüyoruz. İkinci iş olanağı nasıl genel olarak? cracker barrel hakkında bilginiz var mı ? Konaklama olarak neyi önerirsiniz ?

  3. Merhaba Ege, ben kredi çekerek W&T yapmak istiyorum bu nedenle verdiğim parayı geri kazanmam hatta travel içinde birikim yapmam lazım. Senin gittiğin bölgede 2.iş imkanı var mıydı ve birikim yapabildin mi söyler misin ?

    • Merhaba Onur,
      Beğendiğine sevindim. Sen nerede çalışacaksın? Kasiyerlik gittiğin yere ve mağazaya göre yoğun bir iş olabiliyor. Benim oldukça yoğundu ama ingilizcesini geliştirmek isteyen bir genç için çok süper bir iş. Mümkün olduğunca her işe koşmaya çalış ve konuşmaktan çekinme. İlk zamanlar biraz zor geçebilir ama zamanla alışacaksın. Umarım keyifli bir yaz olur, sevgiler 🙂

  4. Merhaba tek başıma Washington’a gittim dediniz sonrası gezi turuna nasıl katıldınız.
    Bu arada bende pittshburgh a gideceğim pittshburgh hakkında bilginiz varmıydı

    • Merhaba Emre, işten ayrıldıktan sonra 1 hafta sadece Washington ve Baltimore taraflarını bireysel olarak gezdim. Gezi turuna arkadaşlarım ile katıldım, eğer link istersen benim Work and Travel nedir yazıma göz atabilirsin, detayları paylaşmıştım. Pittshburgh hakkında maalesef bilgim yok. Şimdiden güzel bir yaz dilerim, sevgiler.

  5. Merhaba ben de 16 haziranda amerikaya gidicem watla ve malesef senin gibi eduyorkla başvurdum ve sıkıntı yaşadım çok zor bi süreç oldu işi bulma ve vize konuları.çok güzel yazmışsın bu arada okurken iştahlandım heveslendim ne kadar zorluk geçirmiş olsan da başarılı bi wat olmuş tebrik ederim:) ben de six flagsde çalışacağım fotoğrafçı olarak Texas San Antonio’da deneyimli bi watçı gözüyle ve six flagse gitmiş biri olarak iş iyi mi sence zorlanır mıyım tavsiye istesem 🙂 ? (Bu arada liseden arkadaşım Ecem vasıtasıyla buldum blogunu tesadüfen çok iyi oldu okumak bişiler netleşti kafamda gitmeden kalemine sağlık 🙂 )

    • Merhaba Deniz, öncelikle Wat deneyimin boyunca sana bol şans diliyorum. Maalesef Eduyork, haklısın. Objektif olmam gerekirse Texas bölgesi eğer amacın dilini geliştirmekse biraz yanlış bir bölge çünkü daha çok İspanyolca konuşuluyor. Ama Six Flags’de çalışmak büyük ayrıcalık, bana da bu iş sunulmuştu ben üzülerek red etmiştim çünkü güneşte çok uzun süre kalamıyorum senin eğer bu konuda sıkıntın yoksa gayet güzel olacağını düşünüyorum fakat ben yazımda da bahsettiğim gibi Six Flags’de çalışmadım oraya eğlenmek için gitmiştim. Gidişine çok az kalmış, sadece büyük beklentilerin olmadan o uçağa bin, her şey başına gelebilir, ilk başlar zordur ama alışacaksın sadece şanslı olduğunu düşün ve şans seni bulsun. Umarım çok güzel bir yaz geçirirsin döndüğünde de en güzel hikayelerini dinlemek için şimdiden sabırsızlanıyorum.
      Sevgilerle…

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

POPÜLER YAZILAR