Ana SayfaEgeAydınSöke'de Gezilecek Yerler

Söke’de Gezilecek Yerler

Eskiden deniz olan ve Büyük Menderes’ in taşıdığı alüvyonlar ile uçsuz bucaksız ova haline gelmiş Söke, benim başlıca yola çıkış sebebim oldu. Daha önce birkaç kez Söke’ye gitmiş olsam da bu kez Söke’nin köylerini dolaşmak için gittim. Bu yazıda İzmir çevresinde gezilecek yerlerden biri olan ama pek bilinmeyen Söke’den bahsedeceğim.

Söke Nerede?

Söke, Aydın’ın merkezine 48 kilometre uzaklıkta yer alıyor. Menteşeoğulları Beyliği’nin merkezi olan Söke, birçok farklı uygarlığa da ev sahibi yapmış. Bu sebeple de tarihi yerleri bakımından oldukça zengin. İzmir’den günübirlik geziler için alternatif olabileceği gibi, Söke’nin çevresinde gezilecek pek çok yer olması sebebiyle en az bir gece konaklamalı bir gezi rotası olması daha iyi olabilir. Ben hafta sonu için İzmir’den yola çıktım. Öncelikle Torbalı’da uzun zamandır gitmeyi planladığım Türkiye’nin en büyük otomobil müzesi Key Museum ve Lucien Arkas Şarap Bağları’nı ziyaret ettikten sonra rotamı Söke’ye doğru çevirdim. Yeri gelmişken İzmir’deki bağ rotasından bahsettiğim İzmir Şarap Tadımı ve Bağ Turu yazımı da şuraya bırakayım.

Söke’ye Nasıl Gidilir?

İzmir-Söke arası 110 kilometre, İzmir’den Aydın otoyolunu kullanarak yaklaşık 1 saat 15 dakikada Söke’nin merkezine ulaşabilirsiniz. Söke’ye geldikten sonra Milas karayolunda ilerleyin ve Priene ve Milet’i gösteren tabelalarını takip ederek bu yazıda bahsettiğim yerlere ulaşabilirsiniz. Ayrıca arabanızla gelmek yerine alternatif olarak İzmir’den Söke’ye tren ile de ulaşmanız mümkün.

Aydın Söke Çevresinde Yapılacaklar 

Hürriyet Kuşadası Dilek Yarımadası Milli Parkı

  • Söke’de gezilecek yerler arasında en ünlü yerlerden biri Doğanbey Köyü. Eskiden bir Rum köyü (Domatia) olan Eski Doğanbey Köyü‘nü mutlaka görün, sokaklarında dolaşın, doğasının keyfini çıkarın.
  • Karina’da güneşin batışını izleyin. Gümrük Balık Restoran akşam yemeği için en iyiler arasında. Karina’nın leziz levreğinden yemeden dönmeyin.
  • Eski Doğanbey köyündeki Dilek Yarımadası Büyük Menderes Deltası Milli Parkı’nı detaylıca anlatan ziyaretçi tanıtım merkezini ziyaret edin.
  • Doğa yürüyüşü yapmak için Dilek Yarımadası Büyük Menderes Deltası Milli Parkı içinde yer alan parkuru değerlendirin.
  • Tarihi gezi yapmak istiyorsanız antik şehirler Priene Antik Kenti ve Milet Antik Kenti‘ni rotanıza ekleyin.
  • Güllübahçe Köyü’ne yolunuz düşerse Gelebeç Aziz Nikolaos Kilisesi ziyaret edin. Diğer kiliselerden farklı olarak burada 1800’lü yıllardan kalma insan kemikleri bulunuyor.
  • Söke yolu üzerinde meşhur çöp şiş kebapçılar var. Buraya kadar gelmişken yemeden dönmeyin çünkü Söke’de çöp şiş yenir.

Dilek Yarımadası Büyük Menderes Deltası Milli Parkı

Türkiye’nin en benzersiz güzellikteki Dilek Yarımadası Büyük Menderes Deltası Milli Parkı, Kuşadası ve Söke arasında oldukça büyük bir alanda yer alıyor. 1966 yılında milli park ilan edilen, mavi ve yeşilin Ege’deki en güzel temsilcisi bu parkı eşsiz kılan özellikleri ender görülen bitki örtüsü ve yaşayan canlılar bakımından çok çeşitli olması. Milli parkta 804 farklı bitki türü bulunmuş ve bunlardan 18 tanesi sadece Türkiye’de, 6 tanesi dünyada sadece burada bulunuyor. Ayrıca milli parkın canlı çeşitliliği de oldukça fazla. Dilek Yarımadası’nda 28 çeşit memeli, 42 çeşit sürüngen ve çok sayıda deniz canlısına ev sahipliği yapıyor. Ayrıca yaklaşık 256 kuş türü ile parkta karşılaşmak mümkün. Nesli tehlike altında olan küçük karabatak, dünyada toplam sayıları 3 bin çift olduğu tahmin edilen tepeli pelikan, küçük akbalıkçıl ve akkuyruklu kartal deltada üreyen önemli kuş türlerinden bazıları. Ayrıca milli park dünyada sadece Türkiye’de bulunan ve nesli tükenmiş Anadolu Parsı’nın yaşadığı son nokta olma özelliği ile öne çıkıyor. Bu hayvanları yakından tanımak için Eski Doğanbey Köyü’nde yer alan Dilek Yarımadası Büyük Menderes Deltası Milli Parkı Ziyaretçi Tanıtım Merkezi’ni ziyaret edebilirsiniz.

dilek yarımadası milli parkı

Samsun Dağı’nın (Dilek Dağı) Ege Denizi’ne uzantısıyla şekillenen milli parkta bisiklet parkurları, botanik tur yolu ve doğa yürüyüşü parkurları yer alıyor. Canlı ve hayvan çeşitliliğinin içinde farklı aktiviteler yapabileceğiniz gibi bu sayede onları yakından görme fırsatınız da olabilir. Burada doğa fotoğrafçılığı ile ilgilenenler de keyifli zaman geçirebilir.

Doğal güzelliklerin yanı sıra milli park adeta açık hava müzesi tadında. M.Ö. 9. yüzyılda İyon kentinin kutsal toplanma merkezi Panionion, Ayayorgi Manastırı, Hagios Antonios Manastırı, Zeus Mağarası, Thebai Antik Kenti arkeolojik bakımdan parkın sınırlarında bulunan tarihi zenginlikleri arasında sayılıyor. Milli parka girişi Güzelçamlı tarafından yapılıyor. Bu girişte Zeus Mağarası ve 12 İon kentinden biri olan Panionion Antik Kenti bulunuyor.

dilek yarımadası milli parkı harita

Milli parkın içerisinde tarihi kadar doğal güzellikleriyle insanı büyüleyen koyları da var. Parkın ana girişinden araç ile girdiğinizde sırasıyla İçmeler Koyu, Aydınlık Koyu, Kavaklıburun Koyu, Serin Koy ve Karasu Koyu sizi bekliyor. Yaz mevsiminde oldukça ilgi gören koylarda su sıcaklığı oldukça düşük olsa da tertemiz turkuaz renkli koylar, hayran kalınacak kadar güzel. Söke’de denize girilecek yerler arasında sayılan koyların bazılarında piknik alanları da mevcut, hem denize girip hem piknik de yapabilirsiniz.

Eski Doğanbey Köyü 

doğanbey köyü söke

Bir dönem kaderine terk edilen Eski Doğanbey Köyü, korunmuş Rum evlerinin sergilendiği bir açıkhava müzesi tadında. Zamanda durmuş hissi uyandıran köyün en büyük hayranlarından biriyim. Buranın bozulmaması için elinden geleni yapan bir grup insanın emeklerine şahit olmak ve bu köyün henüz çok fazla keşfedilmemiş olması benim buraya bağlılığımı arttırıyor.

Eskiden evler büyük bir ormanın içerisinde birbirinden ayrı, her biri büyük avlulara sahip oda şeklinde inşa edilirmiş. Bu tarz evlere Rumlar “odalar” anlamına gelen “Domatia” dermiş ve zamanla köyün adı da böyle bilinir olmuş. 1800’lü yıllarda padişah fermanı ile adalardan getirilip yerleştirilen Rumlar 1924 yılına kadar burada yaşamışlar. Daha sonra Türkiye ile Yunanistan arasında imzalanan mübadele anlaşması ile Rumlar evlerini terk etmiş ve kendi topraklarına gönderilmiş. Böylece Selanik’ten gelen Türkler de Domatia’ya yerleşmişler ve köyün adı o günden sonra Doğanbey Köyü olarak değiştirilmiş. Ama köyün bundan sonra hikayesi daha da ilginç bir hal almış.

doğanbey köyü söke

Eski Doğanbey Köyü’nde yaşayan Türkler 1985 yılında köyü terk etmişler. Kendilerince geçerli sebepleri varmış, köyün çok rüzgar alması, tarım arazilerine uzak olması, köyün yollarının engebeli ve dar olması onları buradan taşınmaya zorlamış. Daha sonra tüm köy halkı Eski Doğanbey’in sadece 2 kilometre aşağısında bulunan düzlük arazide yeni köylerini kurmuşlar adını da Yeni Doğanbey koymuşlar.

aydın söke doğanbey köyü

Yıllarca bomboş ve yıkık kalan Eski Doğanbey Köyü, şehir hayatından kaçarak huzur arayan ve eski değerleri yaşatmayı amaçlayan kişilerce restore edilmeye başlanmış. Şimdilerde korunmuş evleri ve güzellikleriyle birçok kişi tarafından ziyaret ediliyor. Evlerin çoğu restore edilse de evlerin sahipleri burada yaşamıyor. Birçoğu bu köyü korumak ve yaşatmak için evleri onarmış ve senede birkaç sefer gelmelik kaçamak evi yapmışlar. Şu anda köyde yaşayan sadece dört hane var, bir tanesi Fransız bir aile. Bu köy yabancı turistler tarafından da keşfedilmiş durumda, çoğunlukla Almanlar buraya geliyor. Buna rağmen Şirince gibi bozulmuş bir yer değil, sokaklarda sizi bir şeyler almak için zorlayan köylüler yok, kalitesiz şarapları tadım yaptıran yerler de yok. Köyde soluklanacağınız sadece birkaç yer var.

Dilek Yarımadası Milli Parkı içinde yer alan Eski Doğanbey Köyü her mevsim ayrı güzel. Arnavut kaldırımlı sokakları, taş evlerinden sarkan rengarenk begonvilleri ile bahar aylarında büyük ilgi görse de bence kışı da ayrı keyifli. Sokaklarda kurumuş yapraklar yığınlarının içinden geçerek dolaşırken tüm sokakların bizim olduğu hissini yaşamak da güzel.

doğanbey köyü söke

Köyün girişinde göreceğiniz büyük bir bina var. Rumlar zamanında hastane olarak kullanmış ve mübadele sonrası Türkler tarafından ilkokul, muhtarlık ve karakol gibi çeşitli amaçlar için kullanılmış. Şu anda ziyaretçi ve tanıtım merkezi olarak hizmet veriyor, Binaya girince ilk önce tanıtım filmi izliyorsunuz. Milli park hakkında bilgi sahibi olduktan sonra üst katta milli parkın maketi bulunuyor. Bu sayede milli parkın gezemediğimiz bölgelerini de tanıyıp genel bir fikir elde edebilirsiniz.

Diğer bir odasında da milli parkta bulunan bazı hayvanların içleri doldurularak ilaçlanmış ve heykelleştirilerek sanki canlıymış görünümü kazandırılmış bir şekilde sergileniyor. Burası hakkında detaylı bilgileri yazının başında zaten bahsetmiştim. Buraya kadar gelmişken Dilek Yarımadası Tanıtım Merkezini ücretsiz olarak ziyaret edebilirsiniz.

doğanbey köyü

Eski Doğanbey’de rüyada gibi hissediyor insan, çıkışta köyün kapısını kapattığınızda bile etkisinde kalıyorsunuz öyle hemen silinmiyor hafızanızda o güzellikler. Her sokağına döndüğünüzde bir heyecan doluyor içinize, kimseler yok etrafta, sanki bana özel bir köymüş gibi hissediyorum. Bazı köşelerde sevimli evlere yakışır bakımlı ve insancıl kediler yanınıza sokuluyor. Yemek kapları köşelerde sayamayacağınız kadar çok. Orada sürekli yaşayan birkaç ev tarafından beslediği kesin ama hepsi sevgiye aç bir şekilde sizi karşılıyor. Siz ne olur ne olmaz yanınızda mama getirirseniz onları mutlu edebilirsiniz.

eski doğanbey

Bütün köyün buluşma noktası, önünde oyuk bir ağaç ve çeşmenin olduğu köy kahvesinde kim bilir ne sohbetler edildi. Kimlerle çaylar içildi, kimler tavlayı kolunun altına aldı. Sokaklarda dolaşırken bu köyde ne anılar ne yaşanmışlıklar oldu diye düşünmeden edemiyorum. Bu sevimli köyün yaşanmışlıklarını zamanında köyde yaşamış kişilerden dinleme şansım da oldu. Mehmet Emin Amca bu köyde doğmuş, babası Mehmet Amca 12 yaşındayken 1924’deki mübadele ile gemilerle gelmiş Domatia’ya. Doğduğu evin kapısının üzerinde 1906 yazıyor, 1985’te Yeni Doğanbey’e taşınmış. Hikayelerini dinledikçe anlıyorum ki aslında çok mutluymuş oralarda, haklı bir yerde. Özlenmeyecek nesi var güzelim Eski Doğanbey’in, anılarının her bir parçasını dinlediğimde keşke diyorum, bırakmasalarmış.

söke gezilecek yerler

Yine köy meydanında yer alan mavi renkli kutu gibi olan yer, eski zamanlarda köyün bakkalıymış. Şimdilerdeyse yeni sahibi tarafından restorasyon çalışmasından geçmiş ve içi de güzel kitaplarla doldurmuş. Birkaç sene önce içerideki güzellikler görülebiliyormuş, şimdiler de ise masmavi kepenkleriyle kendini bizlerden gizliyor. Köy bakkalının hemen yanındaki cami ise ben yıllar önce ilk kez köye geldiğimde bakımsız ve kaderine tek edilmiş durumdaydı. Bu kez onarım gördüğünü ve sapasağlam ayaklandığını görünce çok mutlu oldum.

Karina

karina söke

Söke Doğanbey Karina, Menderes Deltası’nın en son bölümünde bulunan bölgeye deniyor. Söke’ye gideceğinizi söylediğinizde çevrenizin ilk önerisi Karina’da balık yemeden dönme olacak. Doğanbey’i geçtikten sonra 8 kilometre kadar devam edince Karina’ya geleceksiniz, zaten tabelalarını takip ederek kolaylıkla buraya gelebilirsiniz.

Denizin yanıbaşında yolun ve sözün bittiği yer, Karina. Milli parkın sınırında yer aldığı için buradan ileri gitmek yasak, kontrolü jandarma tarafından sağlanıyor. Burada Rumlardan kalma bir gümrük binası da var. Özellikle yaz aylarında yer bulmak oldukça zor çünkü şahane bir manzarası var. Karina’da yer alan birkaç restoran var ama en iyisi Tarihi Gümrük Restoran. Burada denize karşı Karina levreği, kalamar ve leziz mezeler ile rakı keyfi yapmadan dönmeyin.

Güllübahçe Köyü

güllübahçe köyü söke

Eski Doğanbey köyü kadar bilinmeyen Güllübahçe Köyü’nü sizde tanısanız çok seversiniz tadında bir yer. Şimdilerde Güllübahçe, eskiden Gelebeç olarak anılan bu köyde 1900’lerin ilk yıllarına kadar 5 bin Rum yaşıyormuş. Mübadeleden sonra Rumlar tarafından terk edilen Güllübahçe’ye Türkler yerleştirilmiş. Daha sonra 1955’te köyde yaşanan deprem sonrası insanlar köyü tamamen terk etmiş ve bu köyün daha aşağısında yer alan düzlük arazide yeniden bir köy kurmuşlar. Hikaye yine Eski Doğanbey’in Yeni Doğanbey olmasına çok benziyor. Gelebeç Köyü’nü terk edenler yeni köylerine Güllübahçe demişler.

Kendilerine düzlükte yeni köy kuran Türkler’in ardında kaderine terk edilen bir Gelebeç Köyü kalmış. 2005 yılında imar izninin açılmasıyla yıkılmaya yüz tutan eski evler aslına uygun olarak büyük şehirden kaçanlar tarafından onarılmaya başlanmış ve Gelebeç Köyü tekrar canlanmış. Bu köy geldiğinizde görülesi yeri eski yerleşim yeri olan Gelebeç. Arnavut kaldırımlı sokağın başladığı yer eskiden Gelebeç Köyü imiş. Bahar aylarında buraya gelirseniz sokağın sağlı sollu zakkum ağaçlarıyla renklenmiş olduğunu görebilirsiniz. Gelebeç Köyü’nde korunmuş taş evlerin bulunduğu sokaklarında dolaşın ve köyün yıkık kilisesini ziyaret edin.

gelebeç köyü söke

1821’de inşa edilmiş Gelebeç Aziz Nikolaos Kilisesi, o yıllarda aynı yerde bulunan başka bir kilisenin üzerine, Hristiyan aleminin en önemli azizlerinden Aziz Nikolaos (Noel Baba) adına Gelebeçli Rumlar tarafından yapılmış. Şu anda oldukça kötü durumda ve kurtarılmayı bekliyor ama bence hala ziyaret etmeye değer. Çünkü bu kilise benim daha önce gördüklerimden oldukça farklı, bahçesinde “Kemiklik” var.

Peki, kemik dolu bir odanın burada işi ne? Hristiyan mezarlıklarında yeni gelenlere yer açmak için topraktan çıkarılan kemiklerin konulduğu bir yer aslında. Topraktan çıkarılan kemikler bazı kiliselerde burada olduğu gibi ayrı bir yapıda toplanırmış. İnsan kemikleri ve kafaların olduğunu bu ilginç yeri merak edenler özellikle gelmeli, bence oldukça ilginç. Ayrıca kilisenin bahçesinde dev köstebek yuvaları görürseniz şaşırmayın, define bulmak umuduyla geceleri buraya gelip gizli gizli kazı yapanlar varmış. Zaten ayakta durmakta zorlanan kilise için en büyük tehdit, umarım en kısa zamanda koruma altına alınır.

Priene Antik Kenti

priene antik kenti söke

Priene Antik Kenti bir İyon yani Antik Yunan şehri. Söke’nin merkezine 15 kilometre uzaklıkta, Samsun Dağı’nın yamacına M.Ö. 7. yüzyılda kurulmuş. Pek çok Yunan kentinde olduğu gibi Priene’nin de tanrıçası Athena. Priene Antik Kenti’nin tanrıçası için kentin en yüksek tepesine M.Ö. 4. yüzyılda yapılan Athena Polias Tapınağı antik kentin en dikkat çeken yapısı. Tapınağın mimarı, dünyanın yedi harikasından biri olan Bodrum’daki Halikarnassos Mausoleumu’ndaki çalışmalasıyla ünlenen Pytheos. Priene kentinin kuruluş zamanında inşa edilmeye başlanan Priene Athena Tapınağı, en eski ve en önemli yapılardan sayılıyor.

Aslında kent ilk kurulduğunda deniz kıyısındaymış. Belki fotoğraflardan bunun ne kadar inanılması güç olduğunu anlayamazsınız ama oraya gittiğinizde buna inanmak baya zor. Priene’nin Ege Denizi’nin kıyısında bulunması, adalarla yaptığı ticaret ile kent kısa sürede gelişmiş ama Büyük Menderes Nehri’nin getirdiği alüvyonlar gittikçe denizden uzaklaşmış ve 13. yüzyılda şehir tamamen terk edilmiş.

priene antik kenti

Antik şehre baktığımızda arkasında bulunan yontulmuş tepeden taşlar çıkarılıp, şekil verilerek gösterişli binalar yaptıkları açıkça görülüyor. Şehirde temiz su ve kanalizasyon giderlerini de kenti gezerken dikkatlice bakarsanız görmeniz mümkün. Antik kentte günümüzde de görebileceğiniz toplantı binaları, alışveriş merkezi, Bizans kiliseleri, Mısır Tapınağı, belediye binaları, Roma tipi okul ve tiyatro bulunuyor. M.Ö. 350 yılına ait tiyatro, bugüne dek en iyi korunmuş Hellenistik Tiyatro örneklerinden biri, yarım daire şeklinde ve 5 bin kişilik kapasiteye sahip.

Ayrı olarak yapılmış sahne binası, oyunların sergilendiği alanmış ve tiyatrodaki şeref yerleri ilk sırada yer alıyormuş. Bu koltuklarda kentin ileri gelenleri oturur, oyun başlamadan önce sunak taşında şarap tanrısı Dionysos adına kurban töreni yapılırmış. O günlerdeki yaşantıyı hayal etmemizi sağlayacak bir başka detay ise oturma yerleri. Dört köşeli deliklerin olması, izleyicileri yağmurdan ve güneşten korumak için kullanılan tentelerin direklerini tutturmak için kullanıldıklarını işaret ediyor.

Priene Antik Kenti’ni dolaştıktan sonra mutlaka Athena Tapınağı’ndan Söke Ovası manzarasına şöyle bir bakın. Buğdayların yeşilliğiyle bezenmiş Söke Ovası’nın bir zamanlar deniz olduğunu ve buraya gemilerin yanaştığını hayal edin. Priene Antik Kent’e giriş ücreti 5 ₺, müze kart ile giriş ücretsiz.

Milet Antik Kenti

milet antik kenti

Antik liman kenti Milet, eski zamanlarda Doğu Ege’nin ekonomik ve kültürel merkeziymiş. Menderes Vadisi sayesinde İç Anadaolu ile de bağlantı sağlıyormuş. Burası erken dönem doğa felsefecileri Thales ve Anaximender’in kenti olarak biliniyor. M.Ö. 5. yüzyıla geçerken Pers egemenliğine karşı İyonya kentlerinden Milet’in liderliğinde giriştikleri başkaldırı başarısızlıkla sonuçlanınca ceza olarak kent tahrip edilmiş. Daha sonra Helenizm ve Roma İmparatorluk dönemlerinde yeniden yükselişe geçen kentte birçok gösterişli mermer yapı yapılmış. Bu arada Milet’e bağlı Didim’de Apollon Tapınağı’nın inşası aynı dönemde devam ediyormuş.

Geç Antik Dönem’de Menderes deltasının alüvyonlarla dolmasıyla kentin denizle bağlantısı sadece Menderes üzerinden yapılır olmuş ve bu dönemde kent su taşkınlarına uğramaya başlamış. Bu yüzden ki Bizans ve Türk dönemlerinde yapılar, kentin daha yüksek kesimlerinde yapılmaya başlanmış.

milet antik kenti

Milet Antik Kenti girişinde yer alan gezi yolu tabelasını inceledikten sonra antik kenti keşfetmeye başlayın. Genel olarak kentte gezilecek 29 tane önemli yapı bulunuyor eğer zamanınız yeterliyse hepsini görmek ve incelemek daha faydalı olacaktır. Benim buraya ikinci gelişimdi, daha önce yazın buraya uğramıştım ve tiyatroyu gördükten sonra sıcak havadan bunalıp dolaşmaya devam edememiştim. Bu kez Aralık ayında gelince ve hava da benden yana olunca en büyük yapıları detaylıca dolaşma fırsatım oldu. Bilgileri okudukça ve yapıları inceledikçe hayranlığım giderek arttı.

milet söke aydın

Milet Antik Kenti’ni dolaştıktan sonra hemen yakınında bulunan Milet Müzesi ve İlyas Bey Küllüyesi’ni de ziyaret etmeden buradan ayrılmayın. Her ikisi de zaten kentin giriş yerine yürüme mesafesinde yer alıyor. Milet Antik Kent’e giriş ücreti 10 ₺, müze kart ile giriş ücretsiz.

ilyas bey külliyesi söke

İlyas Bey Küllüyesi, 13. yüzyılın ikinci yarısında Menteşe Beyliği topraklarına katılan Antik Milet, bir diğer adıyla Miletos, kenti üzerine kurulan Balat bölgesinde yer alıyor. Menteşe Beyliği’nin başında olan İlyas Bey kendi adına 1404 yılında İlyas Bey Camii’ni yaptırmış. “Koca Cami” ve “Cuma Camii” olarak da bilinen yapı, kendine özgü bir tasarıma sahip. Beylikler Dönemine ait tek kubbeli camilerin en görkemlisi olarak biliyor. Zaten zengin taş süslemeleri ile oldukça dikkat çekici bir yapı. Milet Müzesi ise bir diğer görülmesi gereken yer. İçerisinde Milet Antik Kenti, Priene Antik Kenti ve Didim Apollon Tapınağı buluntuları tüm detaylarıyla sergileniyor. Milet Antik Kenti’ni açık alanda gezdikten sonra mutlaka Milet Müzesi’ni ziyaret edin böylece gördüğünüz yapıları daha detaylıca öğrenip kenti kafanızda daha çok şekillendireceksiniz.

Söke ve Çevresinde Yeme-İçme Önerileri

söke çöp şiş kebap

  • Efsane Çöp Şiş Necati Baba: Söke’de ne yenir denince akla ilk gelen yemek çöp şiş. Aydınlılar bu işi iyi yapıyor. Özellikle Söke’de lezzet doruklara çıkıyor. Yol üzerinde sayısız çöp şiş kebapçı tabelası göreceksiniz ama benim önerim Necati Baba. Mütevazi bir mekan, bu işi uzun senelerdir yapıyorlar. Çöp şiş ve köftesinden denedim. Porsiyon çöp şiş 10 adet geldi, 18 ₺. Ayran da açık, bol köpüklü. Ben çok sevdim, eğer Söke’de çöp şiş yiyecekseniz mutlaka burada deneyin.
  • Gümrük Restoran: Karina’da rakı-balık mekan önerim; Gümrük. Burada birkaç işletme var ama ben arkadaşımın tavsiyesi ile buraya geldim. Fiyatlar hiç abartı değil, aile işletmesi ve lezzetler gayet iyi. Özellikle buraya gelmek için en doğru zaman gün batımı saatleri. Sahilde güneşi batırırken güzel havalarda denizin dibine konumlanmış masanızda keyfinize değmesinler.

özen ablanın yeri kahvaltı söke

  • Özen Abla’nın Yeri: Dev bazlamalarıyla ünlü Özen Abla’da kahvaltı yapmadan dönerseniz üzülürsünüz. Hayatımda yediğim en unutulmaz kahvaltı olarak şuraya not ediyorum. Geniş bir aile tarafından işletilen kahvaltı salonuna erkenden gitmeye bakın. Öğle saatlerine doğru yer bulmak çok zor. Salaş görünümlü olmasına rağmen oldukça güzel lezzetlerle karşılacağınızı söylemeliyim. İki kişilik serpme kahvaltının yanına bir de sucuklu yumurta istedik. Sonra sofraya gelen her tabakla bir anda tüm masa doldu, tam 23 çeşit! Kahvaltıya ayrıca sıcacık dev bazlama ve semaverde çay da geldi. Serpme kahvaltı kişi başı 25 ₺, sucuklu yumurta ekstra 15 ₺. Ödediğimiz fiyata karşı yediklerimiz inanılmaz güzeldi. Eğer Söke çevresinde kahvaltı yapmayı düşünüyorsanız Kuşadası-Söke yolu üzerinde Yaylaköy’de bulunan Özen Abla en doğru adres.
  • Günbatımı Restoran: Yolunuz Güllübahçe Köyü’ne düşerse Söke Ovası manzarasına karşı keyif yapmak için buraya gelin. Gün içinde manzaraya karşı çay keyfi yapabilir, akşamüstü günbatımı manzarası sonrası akşam yemeği yiyebilirsiniz.

Söke ve Çevresinde Nerede Kalınır?

Söke’ye geliş amacım köyleri dolaşmak ve biraz olsun şehir hayatından kopmak olduğu için biz daha ıssız ve kafa dinlemelik konaklama yerlerini tercih ettim. Merkeze yürüme mesafesinde olmasa da rotamda yer alan ve yazıda da bahsettiğim köyler ve antik kentlere araba ile yakın olduğu için konaklama yerlerimi o yönde belirledim.

Bahab Evi

Söke’ye geldiğim ilk gün Güllübahçe Köyü’nde Bahab Evi‘nde konakladım. Eski Rum köyü Gelebeç’te yer alan Bahab Evi eski zamanlarda 3 rahibenin yaşadığı bir manastır olarak kullanılmış. Uzun yıllar kaderine terk edilmiş ve bir gün tekrar hayat bulmuş. Cem Amca ve Gamze Teyze İstanbul’dan bunalıp kaçmış ve Bahab Evi’ni hayata geçirmişler. Amaçları burada yaşarken evlerini de bir konuk evine dönüştürmekmiş ve bence çok da güzel olmuş. Her köşede yer alan antika eşyalar ile burada eskiyi hissettim ve aynı zamanda evimdeymiş gibi rahat ettim.

söke otel kahvaltı

Neden Bahab dediğimde cevabını bahçedeki asılı duran tabloda buluyorum. Bahab “beklenmeyen ama belki uzun süre düşü kurulmuş, belki önceden hayal bile edilememiş bir karşılaşmanından duyulan geniş ve derin sevinç.” demekmiş. Tek bir kelime ne kadar katmanlı bir anlam içeriyor, bunu çok sevdim.

bahab evi söke

Güne Söke Ovası’nın yemyeşil manzarasına karşı uyandım, içimde bir bahab. Terasta manzaranın keyfini çıkarırken güneş belli belirsiz göz kırpıyordu. Etrafı uzun uzun izledikten sonra gerçek köy kahvaltı için evin mutfağına geçtim, hava serin olduğu için içerde kahvaltı ettim ama o kadar tatlı bir mutfak ki tam eski köy mutfaklarından. Kahvaltıdaki tüm lezzetler gerçekten doğaldı. Doğal köy yumurtası, ev yapımı reçeller, zeytinler ve bahçede yetişen rokalar ile doğallığın dibine vurdum.

Eski Doğanbey Houses

eski doğanbey houses

Söke’de ikinci günümde kalmak için Eski Doğanbey Köyü‘nü tercih ettim. Gitmeden önce aklımda bir dağ evinde kalmak vardı ve Airbnb üzerinden Eski Doğanbey Houses’ı buldum. Meksikalı Blanca, Türk eşi ile bu evi işletiyor. Aile ile tanışma fırsatım olmadı ama köyün bekçisi tüm konaklama sürecinde yardımcı oldu. Ailenin Airbnb üzerinden kiraladığı iki evi var, bahçeleri bitişik. Diğer ev daha kalabalık gruplar için uygunmuş, ben Wonderful Stone House‘da kaldım. Evin detaylarına şuradan ulaşabilirsiniz. Airbnb ile rezervasyon yapmadan önce Airbnb’den Nasıl Ev Kiralanır yazısını okuyarak Airbnb nasıl kullanacağınızı ve rezervasyon yaparken dikkat etmeniz gerekenleri öğrenebilirsiniz.

eski doğanbey houses

Eve girdiğim andan itibaren hayranlıkla her köşede zaman geçirmek istedim. Çok keyifle döşenmiş, hem modern hem de bulunduğum köyün esintilerini barındıran çok güzel bir ev. Mevsim kış olmasına rağmen bahçenin kocaman ve yemyeşil olması beni benden aldı. Evde iki tane eski tip soba vardı ve hayatımda ilk kez soba yaktım. Hava geceleri serin olsa da soba ile güzelce ısıttım. Sobamı yaktıktan sonra pencerenin karşısına geçip, Arkas Bağları’ndan aldığım şarabımla keyifli bir akşam geçirdim.eski doğanbey konaklama otel

Airbnb üzerinden ev kiralama yapıldığı için kahvaltı dahil değil ama evde her türlü gereç var. Ben bir gece kaldığım için dışarıda kahvaltı yapmayı tercih ettim. Ama daha uzun kalacak olsam ya da kalabalık arkadaş grubuyla bu evi kiralamış olsam özellikle güzel havalarda bahçesinde kahvaltı yapmak eminim çok keyifli olurdu.

Seyahatlerimle ilgili paylaşımlarımı Facebook ve Instagram hesaplarımdan takip edebilirsiniz.

9 YORUMLAR

  1. süper bir tavsiye elinize emeğinize sağlık, bizzat gezip dolaştığım ve büyük keyif aldığım yerler.
    buram buram tarihin kokusunu hissediyorsunuz hele birde yaşlı insanları yakalayıp hikayelerini dinlerseniz müthiş oluyor.

    • Merhabalar, öncelikle zaman ayırıp okuduğunuz için çok teşekkürler. Köylerde hala yerel insanları bulabildiğimize çok mutluyum. Umarım bu güzel doku yıllarca hiç bozulmaz.

  2. Güzel bir yazı olmuş emeğiniz için teşekkürler Doğan Bey köyüne yarın gideceğim 28Ağustos2018 ( yarımadadaki dağın ismi Samsun değil Samson olacak bilginize)

ege için bir cevap yazın İptal

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

POPÜLER YAZILAR