Ne zaman İstanbul’un kalabalığından bunalsam, hafta sonu küçük kaçamaklar planlıyorum. Aslında İstanbul çevresinde, doğayla ve denizle buluşup nefes alabileceğimiz birbirinden güzel gezilecek yerler var. Bir vapur uzağımızdaki adalar İstanbul’un en kolay kaçamak yerlerinden biri. Deniz ve doğanın içinde, zengin tarihe sahip Prens adalarından bugünkü durağımız Heybeliada olacak. Heybeliada; sokaklarında tarihin izlerine rastlayacağınız, yemyeşil doğasının tadını çıkarıp aslında İstanbul sınırları içerisindeyken bile İstanbul’da değilmişsiniz gibi hissedeceğiniz yerlerden biri. Hadi hep birlikte keyifli bir gün için adalar vapuruna binelim ve rotamızı Heybeliada’ya çevirelim.
Heybeliada’ya Nasıl Gidilir?
Adalar’a vapur seferleri oldukça sık. İstanbul’un her iki yakasından da farklı saat aralıklarıyla vapurlar kalkıyor. Avrupa yakasından ulaşım yaklaşık 90 dakika, Anadolu yakasından ise yaklaşık 50 dakika sürüyor. Avrupa yakasından; Beşiktaş, Eminönü, Kabataş; Anadolu yakasından; Bostancı ve Kadıköy seferleri şehir hatları ya da motorlarla (Dentur, Turyol, Prenstur) yapılıyor. Şehir hatları, motorlara göre daha uygun fiyatlı olduğu için her zaman daha çok tercih ediliyor ve özellikle resmi tatillerde ve hafta sonu yoğunluk olabiliyor. O yüzden Heybeliada’ya gitmeden önce mümkünse ilk seferleri tercih ederek ya da kullanacağınız sefer için iskeleye erkenden giderek gününüzü planlamanızda fayda var.
Ada içi ulaşım olarak bisiklet kiralamak çok yaygın. İskeleden indiğinizde hemen çarşı tarafında kiralama yapan yerler var. Eğer bisiklet kiralamazsanız da yürüyerek tüm adayı dolaşmanız mümkün.
Adalar’a Ne Zaman Gidilir?
“Adalar’a ne zaman gidilmez” sorusunu yanıtlayarak başlayalım. Yılın her mevsimi ziyaret edebileceğiniz bir yer olsa da özellikle resmi tatil günlerinde bence gidilmez çünkü inanılmaz bir turist akını oluyor. Giderseniz muhtemelen kalabalıktan keyif alamayacaksınız. Normalde hafta sonları da kalabalık oluyor ama resmi tatiller kadar değil. Yine de ne zaman olursa olsun erkenden adaya gelmenizi tavsiye ediyorum. Gelmişken Heybeliada’nın keyfini çıkarayım derseniz Mart-Nisan ve Eylül-Ekim aylarında gelip sakinliğin tadını çıkarabilirsiniz. Sokaklarında uzun yürüyüşler yapabilir, sessiz ada yaşamı ile kendinizle baş başa kalıp huzur bulabilirsiniz. Hatta bu planı ufak bir kaçamağa dönüştürüp bir gece kalabilirsiniz.
Heybeliada Hakkında Bilgiler
Marmara denizinde dört takım adadan oluşan Prens Adaları, Bizans döneminde prenslerin sürgün edildiği adalar olduğu için adını bu hikayeden almış. Dört ana takım adayı simgeleyen Prens Adaları sırasıyla Kınalıada, Burgazada, Heybeliada ve Büyükada. Prens Adaları’nın ikinci büyük adası ise Heybeliada. Heybeliada’nın tarihi geçmişine bakacak olursanız burası eski adıyla Halki olarak bilinirmiş. Yunan filozofu Aristoteles, Halki’de o zamanlarda bakır bulunduğunu ve adanın adını Yunanca bakır anlamına gelen “Halki”den aldığını söylemiş. Osmanlı döneminde ise ada yeni ismini heybeye benzeyen şeklinden dolayı “Heybeliada” olarak güncellemiş.
Yeri gelmişken Heybeliada kadar güzel diğer adaları da planınıza eklemek isterseniz Büyükada Gezi Rehberi ve Burgazada Gezi Rehberi yazılarıma göz atabilirsiniz.
Eğer Heybeliada’ya gitmeye karar verdiyseniz “Heybeliada’da ne yenir?” konusunda size yardımcı olacak, sevdiğim mekanların listesini de Heybeliada Mekan Önerileri yazısına da göz atmanızı öneririm.
Adanın tarihi geçmişinde enteresan detaylar var, size biraz bahsedeyim. 16. yüzyılda Heybeliada, İstanbul’daki veba salgınlarından kaçmak isteyen varlıklı Hristiyanlar’ın sığınak yeriymiş. 1924’te Çam Limanı’nın doğu burnunu oluşturan Yeşil Burnu’nda açılan sanatoryum yani verem hastanesi ile Heybeliada diğer adalardan bir adım öne çıkmış. Bir dönem İsmet İnönü sanatoryumda tedavi olmuş hatta adaya öylesine bağlanmış ki adada bir ev alıp burada ailesiyle bir süre yaşamış.
Adada dolaşırken bilmeniz gereken önemli bir bilgi daha geliyor. Heybeliada’da Büyük Tur Yolu ve Küçük Tur Yolu (Aşıklar Yolu) olarak iki tur rotası bulunuyor. Büyük tur yolu adanın tamamını dolaşmak oluyor. Eğer daha kısa sürede dolaşmak isterseniz de küçük tur yolu için iskeleden Refah Şehitleri Caddesi’ni takip edip bu yolun sonundan Adalar sokağına doğru girmeniz ve Değirmen Tepesi’ne ulaşarak Süslü Mezar’ı takip edip Deniz Harp Okulu’nın arkasına doğru bir konumdan iskeleye tekrar ulaşmanız gerekiyor. Ayrıca Heybeliada’da gezilecek yerler arasında, mutlaka görmeniz gereken ve köşkleriyle dikkat çeken Lozan Zaferi Caddesi, Refah Şehitleri Caddesi ve Abbas Paşa Sokağını da mutlaka yol haritanıza ekleyin.
Heybeliada’da Gezilecek Yerler
- Aya Triada Manastırı ve Ruhban Okulu: Heybeliada Ruhban Okulu, adanın Ümit Tepesi üzerinde Değirmenburnu Tabiat Parkı’nın içerisinde yer alıyor. Bizans döneminden kalma bu yapı geniş bahçesinden görkemiyle yükseliyor, adanın en önemli ve dikkat çeken yapısı diyebilirim. Uzun yıllar manastır olarak kullanılan yapı daha sonra Rum Ortodoks Ruhban Okulu (İlahiyat Okulu) olarak kullanılmış. İlk katta boydan boya uzanan koridorun iki yanında derslikler bulunuyor. Günümüze kadar o dönemdeki şekliyle korunmuş. Öğrencilerinin yurtları ise kuzey ve güney cephesinde yer alıyor.. Ayrıca, kütüphane, yemekhane, revir, berber dükkanı ve terzi gibi bölümler de birinci katta yer alıyor. Ne yazık ki derslikler dışındaki alanlar ziyarete açık değil ama yarın eğitime başlıyoruz desek öylesine hazır bir ortamı var.
Günümüzde Ruhban okulunda eğitim devam etmese de Pazar günleri ve dini bayramlarda ayinler yapılmaya devam ediyor, giriş ücretsiz. Okulun tarihten izleri, terasındaki muhteşem manzarası, cenneti andıran tematik bahçeleri ve mimari detayları gerçekten muazzam güzellikte. Heybeliada’da mutlaka görmeniz gereken yerler arasında bence ilk sırada yer alması gereken Ruhban Okulu, Heybeliada’da gezilecek yerler arasında en sevdiğim yer oldu.
- Aziz Nikola Rum Ortodoks Kilisesi: Neredeyse tüm erkeklerin denizci ya da balıkçı oldukları Heybeliada’ya uygun olarak denizcilerin koruyucu azizi olan Aziz Nikola’ya adanmış bir Bizans kilisesinin yıkıntıları üzerine 1857 yılında kurulmuş. Adanın ana meydanında bulunan kırmızı renkli kiliseye eski zamanlarda denizci ve balıkçılar uğrayıp dua edermiş. Günümüzde kilisede ayin sebebiyle Pazar günleri ziyarete açık oluyor.
- Kangelaris Ailesi Anıt Mezarı: Çam Limanı yolu üzerinde, Deniz Harp Okulu’nun hemen arkasındaki arazide bulunan anıt mezar ada halkı tarafından süslü mezar olarak anılıyor. Bu mezarın hikayesi şöyle, İngiltere’nin Gemlik Konsolosu Spyridon Kangelaris, erken kaybettiği eşi Sevasti için 1868 yılında ihtişamlı bir anıt yaptırmış. Kangelaris’in kendi mezarı da bu anıtın avlusunda yer alıyor. Heykeller ve mermerler İtalya’dan özel olarak getirilmiş. Mezarlık ziyarete açık değil ama yol kenarından dikkatle bakarsanız göreceksiniz ki mezar sahibi kişileri betimlemek amacıyla birbirine bakan kadın ve erkek figürlü heykeller bulunuyor. Heykellerin üzerinde ölümü simgelemek amacıyla çapraz kemiklerinin birbirine kurdele ile bağlandığı bir kurukafa figürü var. Erkek ve kadın figürünün altında ise kurdele ile bağlanmış çiçek ve yaprak betimleri yer alıyor. Bu mermerin altında ise Rumca şu sözler yazıyor “Bitki kurudu, çiçeği düştü; Tanrı’nın sözü ise ebediyen kalır.”
- Bet Yaakov Sinagogu: 1940’lı yıllarda yaz aylarını geçirmek için adaya gelen Yahudilerin sayısının artmasından sonra inşa edilen sinagog günümüzde Yahudilerin adadan ayrılmasıyla sadece belirli gün ve saatler arasında ibadete açılıyor. Heybeliada iskelesine çok yakın bir konumda yer aldığı için merak edenler burayı görmek için planına ekleyebilir.
- İnönü Evi Müzesi: İsmet İnönü’nün bir dönem adada yaşadığı ev şimdilerde Refah Şehitler Caddesi’ndeki Mavromatakis Köşkü’nde müze olarak hizmet veriyor. Pazartesi hariç her gün ziyarete açık olan müzeye giriş ücretsiz. İsmet İnönü’nün 1924 yılında yazlık ev olarak kiraladığı köşkün o günkü dekorasyonu halen korunuyor ve ailesine ait kişisel eşyaları da görmeniz mümkün. Kiraladığı bu köşkü 1934 yılında Rum bir aileden satın alan İnönü’ye evin eşyalarını Atatürk hediye etmiş. Evin giriş katında müzeyi tanıtan rehberden detayları dinlemenizi öneririm, gerçekten yaşıyormuş gibi hikayelere bağlayarak çok güzel bir anlatımı var.
- Halki Palas: İnönü’nün evinden sonra Refah Şehitleri Caddesi’ni takip ederseniz sağ tarafta ihtişamlı bir yapı göreceksiniz, burası Heybeliada’nın eski isminden adını alan Halki Palas. Döneminde Heybeliada’nın en güzel oteliymiş. Hak sahiplerinin anlaşmazlığı ile davalık olan bu güzel yapı ne yazık ki kapanmış. Ama yine de gidip bahçesinden bir fotoğraf çekip görmeye değer.
- Hüseyin Rahmi Gürpınar Müze Evi: Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın yaklaşık 30 yıl yaşadığı ev müzeye çevrilmiş. 1945 yılından bu yana yazarın eserleri ve özel eşyalarının sergilendiği müzeye giriş ücretsiz. Gürpınar’ın özel eşyaları, kendi eliyle yaptığı resimleri, el işi çalışmalarının yanında sıra kütüphanesi de bulunuyor. Ancak şu anda tadilatta olduğu için ziyarete kapalı, yine de dışarıdan görmek isterseniz biraz yokuş çıkmanız gerekiyor. Buraya kadar geldiyseniz hemen yanında beyaz renkteki Kuleli Köşk Heybeliada’nın en güzel köşklerinden biri, ona da yakından bakabilirsiniz.
- Deniz Lisesi: Heybeliada iskelesine yanaşırken sizi karşılayan adanın tarihi yapılarından biri Deniz Lisesi. Dönemin kaptan-ı deryası Cezayirli Hasan Paşa tarafından yapımı başlatılıp 1773 yılında tamamlanmış. Uzun yıllar Deniz Lisesi (Bahriye Mektebi) olarak hizmet veriyor iken 2016 yılında OHAL ile kapatılmış.
- Aya Yorgi Uçurum Kilisesi: Halki Palas’ı gördükten sonra Refah Şehitleri Caddesi’nden Alp Görüngen yolunu takip ederseniz kiliseye rahatlıkla ulaşacaksınız. Heybeliada’da gezilecek yerler arasında mutlaka görülmesi gereken, Çam Limanı yolu üzerinde bulunan Aya Yorgi Uçurum Kilisesi. Aynı zamanda Terk-i Dünya Manastırı olarak da biliniyor. Dünya ile bağlantısını kesmek isteyen keşişler (Hristiyanlık’ta evlenmemiş, manastırda yaşayan rahip ve rahibe) buraya gelip inzivaya çekilip, tanrısal meditasyonlar yaparmış. Keşişler terk-i diyar yaparak buraya geldiği için de ismi Terk-i Dünya Manastırı olarak anılmaya başlamış. Çam Limanı koyunun uçuruma bakan kısmında yer alan pembe renkli manastırı ziyaret edip, buradaki salaş ortamda oturup adanın en sakin noktasında manzaranın tadını çıkarabilirsiniz.
- Heybeliada Sanatoryumu: Çam Limanı Koyu’nda yer alan, 1924 yılında verem hastaları için Atatürk’ün emri ile İsviçre’deki bir sanatoryum model alınarak yapılan bu hastane Heybeliada’daki en önemli tarihi yapılardan biri. Zamanında Türkiye’nin ilk sanatoryumu olma özelliğine sahipmiş, zamanında İsmet İnönü, Rıfat Ilgaz, Ece Ayhan gibi isimler burada şifa bulmuş. 1999 depremiyle büyük hasar aldıktan sonra 2005 yılında tamamen kapanmış. Ne kadar yıkık dökük olsa da hala ana bina ayakta duruyor. Kaderine terk edilmiş sanatoryum, Çam Limanı’na yapılması tabi bir tesadüf değil. Buranın çam ormanlarıyla kaplı olması ve temiz hava akımının olması sebebiyle tercih edilmiş. Hastaların odalarının balkonunda bile yatakları varmış. Temiz havadan sürekli faydalanırken aynı zamanda sağlıklı beslenmeleri ile en iyi şekilde tedavi sağlanıyormuş. Şu anda içeri girmek mümkün değil ama Çam Limanı yolu boyunca Heybeliada etrafında yürüyüş yaparken uzaktan da olsa görebilirsiniz.
- Heybeli Sahaf: Heybeliada iskelesinden Lozan Zaferi caddesini takip ederseniz adanın tek sahafı olan Heybeli Sahaf’a ulaşacaksınız. Buradaki eski fotoğraflar, kitaplar, plaklar, paralar, kartpostallar Heybeliada sokaklarının tarihi dokusuyla birleşiyor. Kapının önündeki eski deri bavul fotoğraflarla dolu. Buraya gelip kitapları kurcalayıp, kartpostalları inceleyin. Hepsinde başka hikayelere denk geleceksiniz. Hatta sevdiğim birkaç kartpostalı Heybeliada’dan anı olsun diye aldım. Siz de benim gibi kendinize adadan bir hatıra bırakmak isterseniz buraya uğramanızı tavsiye ederim.
Heybeliada Plajları
İstanbul’a yakın denize girilecek yerler arasında Heybeliada plajlarıyla çok tercih ediliyor. Ben daha önce girmeye cesaret edemedim ama adada yaşayan kişiler plajlarını öylesine övdü ki Heybeliada plajları konusuna da değinmek istedim. Eğer yaz aylarında adaya geliyorsanız Heybeliada’da denize girilebilecek birkaç güzel plajı listenize ekleyebilirsiniz.
Çam Limanı Koyu: Çam ormanlarıyla kaplı bu sakin koy Ada Beach Club tarafından işletiliyor. Heybeliada iskelesinden ücretsiz bir şekilde ufak teknelerle buraya ulaşabileceğiniz gibi yürüyerek ya da bisikletle Refah Şehirleri Caddesi’ni takip ederek de ulaşabilirsiniz.
Alman Koyu: Heybeliada’nın en temiz koylarından biri olarak adada yaşayanlar tarafından sıklıkla tercih ediliyor. Burada herhangi bir tesis yok o yüzden yanınıza yiyecek bir şeyler almanızda fayda var. Ancak şemsiye, şezlong ve duşlar ücretli olarak sağlanıyor.
Değirmenburnu Plajı: Değirmenburnu Tabiat Parkı içerisinde yer alan bu yeşil alanda bisikletlerinizle dolaşabilir, piknik yapabilir ve plajında denize girebiliyorsunuz. İstanbul ve adalar manzarası eşliğinde burada keyifli zaman geçirmek mümkün.
Heybeliada’da Konaklama
Heybeliada’ya günübirlik gitmek yerine siz de benim gibi adada birkaç gün vakit geçirmek isterseniz Halki Palas’ın hemen yanında bulunan Msy Küçük Ev‘i öneriyorum. Genellikle daha özel deneyimler sunan konaklamaları bulmak için uzun zamandır Airbnb’yi kullanıyorum. Heybeliada’da konaklama için Airbnb üzerinden Küçük Ev Apart’ı buldum. 29 Ekim’in hafta sonuna bağlanmasını fırsat bilip iki günlüğüne kaçamak tatil rotası yaptım.
Burası apart şekilde dizayn edilmiş, çok şık ve kullanışlı daireleri olan bir aile işletmesi. Her katta farklı şekilde döşenmiş daireler var. Hepsini gerçekten bir ev konforunda döşemişler. Kaldığım dairenin kendine ait bir mutfağı ve balkonu vardı. Evden biraz kahvaltılık getirip sabahları balkonda denize karşı kahvaltı sofrası hazırladım. Sanki yazlık evime gelmişim gibi hissettim.
Seyahatlerimle ilgili paylaşımlarımı Facebook ve Instagram hesaplarımdan takip edebilirsiniz.