Ege’de yaz tatili deyince akla ilk gelen yerlerden birindeyim bu kez, Ayvalık! Zeytin kokulu, arnavut kaldırımlı sokakları ve cumbalı Rum evleriyle buraya adım attığınız an sanki içinize bir anda huzur yükleniyor. Lafı fazla uzatmadan gelelim konumuza. Bu yazıda Ayvalık gezilecek yerler, Cunda Adası ve Cunda’da gezilecek yerler hakkında bilgiler bulacaksınız. Hazırsanız Ayvalık Gezi Rehberi yazısına geçelim.
Ayvalık’ın Tarihi
Ayvalık 18. ve 20. yüzyıllar arasında çok zengin ve güçlü bir liman kentiymiş. Osmanlı İmparatorluğu döneminde fabrikalarda üretilen sabunları, bağlarında üretilen şarapları, zeytinyağları, tabakhanelerde temizlenen derileri ile Ege’nin en zengin yerleşim yeri sayılırmış. Diğer bir yandan Yunanistan’dan akademisyenlerin ve sanatçıların buraya göç ettiği dönemde Ayvalık, Ege’nin kültür ve sanat merkezi haline gelmiş. Hatta o dönemde felsefe, mantık, fizik, matematik heykel dallarında eğitim veren bir akademi bile kurulmuş. Yunanistan’dan gelen göçler ile Ayvalık’ta Rum nüfusu Türk nüfusunun 100 katına ulaşmış. Bir bakıma şehirde zeytin, sabun ve deri üretimi ve ticareti yapan Rumlar sayesinde zenginleşmiş. Bu sebeple de zengin bir Rum yerleşimi olması sayesinde mimarisinden, mutfağına Rum kültürü Ayvalık’a miras kalan bir değer olmuş.
Ayvalık’ta Gezilecek Yerler
Ayvalık’ın Kuzeydoğusu’nda Gömeç, Güneydoğusunda Kozak, güneyinde Dikili ve Bergama, batısında ise Ege Denizi bulunuyor. Ayvalık’ın tam karşısında ise Yunanistan’ın en büyük üçüncü adası olan Midilli Adası, çıplak gözle görülebilecek bir yakınlıkta. Ayvalık’ta gezilecek yerler merkez yerleşimin yer aldığı bölge ve Cunda Adası etrafında olacak şekilde düşünebilirsiniz. Ayvalık Çarşısı’nı yürüyerek gezebilir, Cunda Adası’na da aracınızla 15 dakikada ulaşırsınız. Şimdi hep birlikte Ayvalık’ın merkezini gezmeye başlayalım.
Ayvalık Sokakları
Ayvalık gezisine başlarken ilk olarak şöyle bir sokaklarında kaybolalım. Sokaklarını gezerken göreceğiniz görkemli tarihi evler aslında Ayvalık’ın tarihi zenginliklerini size biraz olsun gösterecek. Eski Ayvalık’ın daracık sokaklarında, neo-klasik mimarideki tarihi Rum evlerinin bazılarının kapılarında yapım tarihlerini göreceksiniz. Pencereler, kapılar, cumbalar, kapı tokmakları, süslemeler, hepsi zarif ve ince bir işçilik ürünü. Eski Ayvalık sokaklarında birçok ev, kilise ve zeytinyağı fabrikası koruma altında. Büyük bir kısmı restorasyon geçirmiş bu yüzden Ayvalık sokaklarında dolaşırken kendimi çok eski yıllara gitmiş gibi hissederim.
Ayvalık sokaklarını kaybolurken yolunuz Antikacılar Çarşısı’ndan mutlaka geçsin. Barbaros Caddesi 9. sokak ve çevresi Antikacılar Sokağı olarak biliniyor. Buradaki dükkanlarda eski Rum evlerinden çıkan eşyaları bulabilirsiniz. Eğer yolunuz Cumartesi günü bu taraflara düşerse bu bölgede Ayvalık bit pazarı da kuruluyor. İlgisi olanlar not edip pazarı dolaşabilir.
Antikacılar sokağından sonra Barbaros Caddesi üzerinden yürümeye devam edip Macaron Mahallesi bölgesini keşfedin. Türkçe karşılığı “mercanköşk” anlamına gelen Latince Marjoram kelimesinden türetilmiş kekik ailesinden bir bitki türü. Rumca’da Macaron haline dönüşmüş. Bu mahallede vakti zamanında mercanköşk bitkisi çok yetiştirildiğinden mahalleye Macaron denilirmiş. Ayvalık’ın en eski bölgelerinden biri olan Macaron, 100-150 yıllık tarihi taş evleri ve dar sokaklarıyla geçmişin izlerini hala yaşatan bir mahalle. Burada sokaklarda kaybolurken mola vermek için size önerim Macaron Muhallebicisi. Buranın bademli muhallebisi ve şerbetleri pek meşhur.
Ayvalık Taksiyarhis Kilisesi
Ayvalık’ın merkezinde mutlaka görün diyeceğim bir yer. Rumca “Baş Melek” anlamına gelen Taksiyarhis, Ayvalık’ın ilk ve en eski kilisesi. Taş duvar ve ahşap sütunlu dış yapısı çok gösterişsiz olsa da, neo-klasik stilde ihtişamlı iç mekanı ve Hz. İsa’nın yaşam hikayesinin anlatıldığı ikonaları oldukça etkileyici. Kilise ilk olarak 15. yüzyılda küçük bir kilise olarak inşa edilmiş olsa da geçirdiği depremler sonucu ilk döneminden geriye çok fazla eser kalmamış. Daha sonra Kurtuluş Savaşı’ndan sonra tekel deposu olarak kullanılmış ve harabe halde uzun seneler kaderine terk edilmiş. 2012 yılında restore edilerek müze haline dönüştürülmüş. Müze kart ile giriş ücretsiz.
Ayazma Kilisesi
Barbaros Caddesi boyunca harika Rum evlerini seyrederek ilerlerken, yeni restore edilen Ayazma Kilisesi’ne varacaksınız. İçindeki su kaynağı kutsal ve şifalı kabul edildiğinden Ayazma olarak anılan kilisenin girişindeki alınlıkta 1890 tarihine ait olduğu yazıyor. Zaman içerisinde kilise, zeytinyağı fabrikası, tütün deposu gibi değişik amaçlarla kullanılmış. Daha sonra restorasyondan geçerek hem ziyarete açılmış hem de konser ve sergi gibi etkinliklere ev sahipliği yapıyor. İçeriye girdiğinizde tavan bölümündeki kare kısımlarda her birinin ortasındaki çiçek kabartmalarına dikkat edin. Giriş ücretsiz.
Çınarlı Camii
Ayvalık’ta bugün camii olarak kullanılan iki görkemli kilise binası var. Barbaros Caddesi üzerinden tekrar merkeze doğru dönüş yolunda Alibey Cami Caddesi’ne geldiğinizde ihtişamıyla etkileyecek Çınarlı Camii sizi karşılayacak. 1790’lı yıllarda Yunan hacı şeklinde inşa edilmiş kilise gerçekten kocaman ve ihtişamlı bir görüntüye sahip. Kilise 1923 yılında camiye çevrilirken bahçesindeki dev çınar ağaçlarından adını almış. İçeriye mutlaka girip bir bakın.
Saatli Camii
1870 yılında Agios Yannis Kilisesi olarak Rumlar tarafından inşa edilmiş. 1928 yılında mübadele sonrası camiye çevrilip içindeki Hristiyanlık dinine ait freskolar silinmiş. İhtişamlı yapının üzerinde o dönemden kalan çan kulesi, saat kulesine çevrilmiş. Bahçesindeki çamlar ve çınarların arasında upuzun yükselen çan kulesi ve minare görkemli bir görüntüye sahip. İçeriye girip detaylarına bakabilirsiniz ama Çınarlı Camii kadar korunmuş durumda değil ne yazık ki.
Ayvalık Cunda Adası
Gelelim Ayvalık’ın en çok ziyaret edilen ve Girit mutfağı ile öne çıkan yerine. Doğal güzellikleri ve tarihi yapıları nedeniyle koruma altına alınmış, Türkiye’nin Ege Denizi’nde bulunan 4. büyük adası olan Alibey Adası, Ayvalık’ın irili ufaklı 22 adasının içerisinde yerleşime açık tek adası. Alibey Adası’nın bugünkü ismi, İtalyanca bir sözcük olan “Cunda” sözcüğünün anlamı, bir denizcilik terimi olan “yelken açmak” anlamına gelse de günümüzdeki ismi Alibey Adası olarak geçiyor.
Adada yaşayan halkın çoğunluğu Girit ve Midilli Adaları’ndan 1924 yılındaki mübadele zamanında göç eden Türklerden oluşuyor. Bu sebeple de adanın yaşlı nüfusunun çoğu Rumca konuşuyor. Aynı zamanda da Girit mutfağına hakim oldukları için özellikle sahildeki balık restoranlarında Rum mezeleri ile ünlü birçok restoran göreceksiniz.
Cunda Taksiyarhis Kilisesi
Cunda Adası’nın en etkileyici yapısına geldik. 1873’de inşa edilmiş kilise, içerisinde bulunan çan II. Dünya Savaşı yıllarında yerinden çıkarılarak savaş halinde halka haber vermesi için kullanılmış. Daha sonraları bu çanın dünyanın en büyük çanı olduğu ortaya çıkmış fakat bu çan ne yazık ki şu an Berlin’de bulunan Bergama Müzesi’nde sergileniyor. İyi olan ise, Rahmi Koç Müzecilik ve Kültür Vakfı tarafından 2011 yılında restore edilerek müze olarak ziyarete açılmış. Müze içerisinde oyuncaklar, antika arabalar ve denizcilik ürünleri sergileniyor. Tüm bunlar ilginizi çekmiyor olsa bile bence mutlaka içeriye girip bu muhteşem yapıyı yakından görmelisiniz.
Cunda Sevim ve Necdet Kent Kütüphanesi
Cunda Adası’nda gezilecek yerlerin başında adanın simgelerinden yel değirmenleri var. Aşıklar Tepesi denilen bölgede bulunan değirmenlerinin hepsi ayakta değil ancak birkaç tanesi restorasyon geçirmiş durumda. Bu değirmenlerin çevresinde ise muhteşem bir yapı, Cunda’yı kuşbakışı görebileceğiniz bir noktada konumlanmış. Aslında burası eski bir kilise, içerisinde Hristiyanlığa ait freskoların bulunduğu bir şapel bölümü var. Mübadele sonrası zamanla tahrip olan kilise, Koç ailesi tarafından restore edilip kilise-kütüphane şeklinde ziyarete açılmış. Müzeye bağışlanan kitaplar da içeride sergileniyor. Aynı zamanda buraya geldiğinizde kütüphanenin kafesinde nefis bir Cunda manzarası sizleri bekliyor. Cunda’ya her geldiğimde buraya mutlaka uğrarım.
Cunda Despot Evi
Cunda’nın önemli yapılarından biri olan Despot Evi, sahilde yürürken dikkatinizi mmutlaka çekecek. Buranın oldukça ilginç bir hikayesi var. Cunda’ya gelen din adamı yani “Despot”, 1862 yılında Despot Evi olarak bilinen bu binayı inşa ettirmiş. 1877’de Despot’un ölümünden sonra, Osmanlı Devleti burayı Hükümet Binası olarak kullanmaya başlamış. 1921’den sonra Öksüzler Yurdu ve ilkokul olarak kullanılmaya başlanmış, 1980’lerde öksüzler yurdu yeni binasına taşınınca Despot Evi terkedilmiş. Yıllar içerisinde depremler, yangınlar ve yağmalamalar geçirerek çok zarar görmüş. Neyse ki duruma el atılmış ve restorasyon yapılarak otel ve restoran olarak Cunda’ya yeniden kazandırılmış. İçeriye sadece otel müşterileri girebilse de dışarıdan bu yapıyı görmek gerek.
Ayvalık Şeytan Sofrası
Ayvalık’ta en güzel gün batımı nerede olur derseniz sizi Şeytan Sofrası’na davet ederim. Burası 360 derece bir görüş açısıyla görebileceğiniz, Ayvalık’ın merkezinde bir seyir tepesi. Bir Ayvalık geleneği olarak Şeytan Sofrası’na çıkıp günü batırmak gerek. Tam karşısında Midilli Adası ve Türkiye’nin en büyük tabiat parkı olan Ayvalık Adalar Tabiat Parkı’nın çamlar ile kaplı adaları ayaklarınızın altında olacak ve muhteşem bir manzara sizi karşılayacak.
Ayvalık Lezzetleri
Ayvalık’ta ne yenir konusunda sizler için önereceğim farklı konseptteki yerler var. Neredeyse her sene Ayvalık’a bir şekilde yolum düştüğü için çok fazla mekan deneyimlemiş oldum. İşte çok sevdiğim Ayvalık lezzet durakları:
Güler Tatlıhanesi: 1946’dan beri meşhur lor tatlısı için akla gelen ilk adres.
Taş Kahve: Bir Cunda klasiği olarak burada bir kahve molası vermeden dönmeyin.
Şeytan’ın Kahvesi: Bir kahve ya da koruk suyu molası için Ayvalık’ın dar sokaklarında bir kafe.
Tamam Meyhane: Rakı, Balık, Ayvalık konseptinde hem ortamı hem de lezzetleriyle çok sevdiğimiz bir adres.
Frenk Cunda: Sokakta çiçekler ve asmalar altındaki masalarında hem gün boyu hem de akşam için keyifli bir adres.
Orman Cunda: Cunda’da gündüz kahve geceleri ise kokteyl için en sevilen mekanlardan biri.
Ayna Cunda: Ege mutfağını dünya mutfağı ile harmanlayan, Cunda sokaklarında sevilen şık bir restoran.
Kafedemia: Film gösterimleri, resim, heykel ve fotoğraf sergileri, müzik dinletileri, söyleşi ve atölyelerin gerçekleştiği, sanatçıların koleksiyonlarının satıldığı bir kafe. Burada özel İtalyan kahvesini denemelisiniz.
Ayvalık Pazarı: Her çeşit sebze ve meyveyi en taze haliyle bulabilecğeiniz Ayvalık pazarı her Perşembe günü sokakları renklendiriyor.
Ayvalık’ta Nerede Kalınır?
Kuzey Ege’nin en popüler tatil beldelerinden biri olan Ayvalık, her yıl çok sayıda turist ağırladığı için çok sayıda konaklama seçeneğine ev sahipliği yapıyor. Her bütçe ve tatil anlayışına uygun pansiyon, butik otel ve lüks otel seçenekleri arasından size en uygun olanı seçebilirsiniz. Ayvalık’taki oteller genellikle Ayvalık’ın merkezinde, Cunda Adası’nda ve Sarımsaklı Plajı’nın da bulunduğu Küçükköy bölgesinde konumlanıyor.
Ayvalık’ta gidilecek yerlere ve beldenin mekanlarına yakın olmak isterseniz merkezde konaklamayı tercih edebilirsiniz. Merkezden Cunda Adası ve Sarımsaklı’ya ulaşım kolaylığı olması nedeniyle buradaki otelleri tercih ettiğinizde bu noktalara da gidebilirsiniz. Cunda Adası ise Ayvalık’a gelenlerin konaklamak için en çok tercih ettiği yer oluyor.
Ege’nin atmosferini en iyi şekilde deneyimlemek için siz de Cunda’daki butik otellerde konaklayabilirsiniz. Ancak bayram tatilleri ve resmi tatil dönemlerinde buradaki oteller çok hızlı bir şekilde doluyor. Bu nedenle buraya kalabalık bir tatil döneminde gidecekseniz önceden rezervasyon yaptırmayı unutmayın. Küçükköy’de konumlanan otellerde ise yazın Sarımsaklı, Badavut ve Altınkum gibi plajların tadını çıkarmak isteyen turistler kalıyor. Yine Cunda Adası’ndaki otellerde olduğu gibi bu bölgedeki otellerde özellikle yazın odalar hızla tükeniyor.
Seyahatlerimle ilgili paylaşımlarımı Facebook ve Instagram hesaplarımdan takip edebilirsiniz.
Necdet Kent’in oğlunun Coca Cola’nın CEO’su Muhtar Kent olduğunu da not edelim 🙂
Bilgilendirme için teşekkür ederim 🙂
çok bilgi veriyor
Teşekkürler
Papalina hamsiye değil sardalyaya benzer 🙂
Sevgiler
Bilgilendirme için teşekkürler 🙂
Yazılarınızı çok beğenerek okuyorum.Nasıl blog yazmaya başladınız?
Çok teşekkür ederim Buse, bundan 6 yıl önce yazılarımı herkese aktarabilmek ve seyahat etmesi için ilham sağlamak amacıyla yazmaya başladım.
Dalış sevdalıları için sualtı zenginliğini de unutmayalım. 🙂 Emeğinize sağlık çok güzel çalışma olmuş.
Teşekkürler 🙂